Yargı, İrtibat Başkanlığı, BİK, RTÜK… Bağımsız medyaya baskı tavan yaptı

ahmetbeyler

Active member
Radyo ve Televizyon Üst Şurası (RTÜK) bilgilerine göre; Türkiye’de karasaldan, uydudan, kablolu ortamdan olmak üzere toplam 697 televizyon kanalı yayın yapıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) datalarına göre de ulusal, lokal ve bölgesel olmak üzere toplam 2 bin 165 gazete yayımlanıyor. Bu televizyon kanalları ve gazeteler içerisinde ‘iktidar ile birebir çizgide olmayan’ yahut ‘bağımsız’ olarak tanımlanan basın kuruluşlarının oranı yüzde 5’i geçmiyor. Televizyon kanalları içerisinde yalnızca 8’i; Halk TV, TELE 1 TV, KRT TV, FOX TV, Flash Haber TV, TV5, İleti TV ve Meltem TV bağımsız yayın yapıyor. Basılı medya içerisinde de yalnızca; Sözcü, Korkusuz, Karar, Yeniçağ, Cumhuriyet, Ulusal Gazete, Yeni Bildiri, Yeni Asya, BirGün, Üniversal ve Yeni Ömür ‘iktidar ile birebir çizgide olmayan’ gazeteler olarak sıralanıyor.

Baskı memleketler arası raporlarda

İktidar; kendisiyle birebir çizgide olmayan az sayıdaki medya kuruluşlarını Basın İlan Kurumu (BİK), Bağlantı Başkanlığı, RTÜK ve yargı aracılığıyla baskı altında tutuyor. Medya üstündeki bu engellemeler memleketler arası kurumların raporlarına da yansıyor. Hudut Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne nazaran Türkiye, 180 ülke içerisinde 149’uncu sırada yer aldı. Freedom House tarafınca yayınlanan ve 210 ülke ile bölgenin karşılaştırıldığı 2022 Dünya Özgürlük Raporunda, Türkiye, basın özgürlüğünde ‘Özgür değil’ kategorisinde yer aldı.

En hayli ceza alan kanal: Halk TV

RTÜK, 1 Ocak 2021-15 Eylül 2022 tarihleri içinde Halk TV’ye 37, TELE 1 TV’ye 32, Fox TV’ye 19, KRT TV’ye 13, Flash Haber TV ve Habertürk TV’ye 4’er sefer olmak üzere toplam 109 ceza verdi. Bu cezaların fiyatı 33 milyon TL’yi buldu. ‘Yandaş’ yahut ‘iktidara yakın’ olarak tanımlanan medya kuruluşları ise her vakit olduğu üzere bu tarihler içinde da RTÜK’ün radarına hiç girmedi. Üst heyet, yalnızca TGRT Haber, Beyaz TV ve ATV’ye birer ceza verdi.

Gerekçelerden münasebet beğen

Halk TV’ye verilen cezalara münasebet gösterilen hususlardan kimileri şu biçimde:

  • Ana muhalefet önderi CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun basın açıklamasının yayınlanması.
  • Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kur’an Kursunda yaşanan çocuklara cinsel istismar olayına ait haber yapılması.
  • Nun Vakfının yöntemsiz ihalelerinin eleştirilmesi.
  • TÜGVA vakfının kamu takımlarına yerleşmesinin eleştirilmesi
  • RTÜK’ün baskı ve sansür aracı olduğunun söz edilerek eleştirilmesi
  • Ana muhalefet partisi küme toplantısında dinletilen ve Başbakan ile oğlu içinde geçtiği tez edilen ses kayıtlarının yayınlanması
  • Boğaziçi olaylarındaki polislerin müdahalelerinin eleştirilmesi.
‘Konuşacak ne kalıyor bilmiyorum’

‘Medyanın ablası’
olarak bilinen ve Halk TV’de ‘Medya Mahallesi’ programını hazırlayıp sunan tecrübeli gazeteci Ayşenur Arslan, bilhassa son senelerda Halk TV üzerinde epey açık bir baskı olduğunu söylüyor. Arslan, Halk TV’nin kimi vakit şahsen cumhurbaşkanı, birçok vakit da bakan, milletvekilleri ve ‘yandaş medya’ ortasındaki şahıslar tarafınca amaç gösterildiğini vurguluyor. Maksat gösterilmelerin çabucak akabinde ne tesadüftür ki cezaların da geldiğini belirten Arslan, “O kadar anlamakta zorluk çektiğim konularda cezalar geldi ki… Bu cezaların, yayın prensipleriyle ilgisi olmadığını, direkt doğruya siyasi bir irade kararı müdahale olduğunu yeni doğmuş bebekler bile anlar. Bir konuğum büsbütün istatiksel datalara dayanarak, ‘AKP seçmeni nazaranceli olarak öbür partilerin seçmeninden daha yaşlı’ dedi. Öbür cezaları söylemiyorum bile. bu biçimde olduğu vakit konuşacak ne kalıyor bilmiyorum. Her şey o kadar açık ki. Herkes bunun farkında ve biliyor. Bunu kendileri de biliyor” dedi.

‘Onlara da sıra gelecek’

İktidarın baskılarla “Ya benden tarafsın ya bertarafsın” bildirisini verdiğini belirten Arslan, “Hem nalına hem mıhına vuracağım” diyen gazetecilerin de iktidarın amacına gireceğini düşünüyor. Arslan, bu gazetecilerle ilgili şu sözleri kullandı: “Baskılar üzerinden, ‘Daha dikkatli olun. Bize müspet yaklaşın, ayrımcılık gösterin’ demiyorlar. ‘Ya bendensin ya değilsin’ diyorlar. Bunun ortası yok. Bazıları, ‘Hem nalına hem mıhına vuracağım. AKP’ye ve Cumhurbaşkanına tenkitlerimi yöneltirim fakat hakkını da teslim ederim’ diyor. Onlara da günün birinde sıra gelecek. Bu iktidar bu biçimde bir şey kabul etmiyor. ‘Tamamen benden yana olacaksın’ diyor.”

Susanlara çağrı


Arslan, bağımsız medya iktidar tarafınca baskı altında tutulurken susarak bu baskıdan kurtulacağını düşünen bir kesitin olduğunu lakin bunun yarar sağlamayacağını söylüyor. Arslan, yaşanan bu durumu İran’da devam eden aksiyonlarda meydana gelen bir olaya benzetti. Ayşenur Arslan’ın benzettiği hadisede; hareket sırasında, bir büfenin önünde duran birkaç kişi, polislerden kaçan gençleri seyrediyor. bir mühlet daha sonra polisler, o büfe önünde bekleyenleri de copla darp ederek kovalıyor. Susmanın yarar sağlamayacağını vurgulayan Arslan, “Susma sustukça sıra gelecek’ denilir ya.. İşte kimi vakit o denli bir yere varır ki susmanız bile yarar etmez, sussanız bile sıra size gelecektir. Bunu esasen Almanya vaktiyle yaşadı. Susanlar bile günün birinde tıpkı akıbete uğradı. Sizden susmanız değil onların korosuna katılmanız isteniyor. ‘Biraz kendime çeki tertip vereyim, aman susayım, kenarda kalayım.’ Hayır. Onların korosuna katılmadığınız sürece yok, olmuyor” sözlerini kullandı

‘Tamamen susturmaya kalkmazsa…’

İktidarın Halk TV’ye yönelik baskısının nereye kadar varabileceğine ait ise, “Eğer seçim öncesi gözünü karartıp Halk TV’yi büsbütün susturmaya kalkmazsa ki bunu yapabileceğini düşünmüyorum. Yapmayacağına umut etmek istiyorum. daha sonrasında AKP bir daha iktidara gelirse herbiçimde medyaya son bir rötuş daha düşünüyordur. Tabi ki o rötuşta bizlere yer olmayacaktır” yorumunda bulunuyor.

12 Eylül’de ‘solcu’ etiketi

Hakkında, birfazlaca soruşturma ve dava açılan Arslan’ın ertelenmiş bir mahpus cezası var. Arslan, 12 Eylül öncesi TRT haber merkezinde ‘solcu’ etiketi ile kovularak memuriyet hakkını kaybettiğini, akabinde Danıştay ile TRT’ye yine geldiğini ancak 12 Eylül daha sonrasında bir daha ayrılmak zorunda kaldığını anımsattı. “Bu ülkede gazeteciler her vakit amaç oldu” diyen Arslan, son olarak şunları söylemiş oldu:

“Unutulmasın ki bu ülkede gazeteciler, canlarıyla bedeller ödedi. Uğur Mumcular, Abdi İpekçiler, Metin Göktepeler… bir fazlaca gazeteci, muharrir, aydın… Bizler de şu an işsizlikle, cezalarla terbiye ediliyoruz. Ancak bunun da günün birinde sonuna varacağız.”

Lisans iptalini dayanışma ile yendi: TELE 1


TELE 1, Halk TV ile birlikte iktidarın baskısına en epey maruz kalan televizyon kanalarından biri. RTÜK tarafınca kesilen geçen yıldan beri kesilen 33 milyon liralık cezanın yarısından fazlası bu iki kanala verildi. Son bir yılda TELE 1’e 6 milyon TL ceza kesildi. TELE 1, Haziran 2022’de lisans satışı tehlikesiyle de karşı karşıya kaldı. RTÜK, TELE 1’e verdiği lakin katılaşmamış cezaları işleterek vergi dairesine devretti. 1 milyon 800 bin TL’lik cezanın iki hafta ortasında ödenmemesi halinde haciz ve lisans satış süreci başlatılacaktı. Ceza, başlatılan kampanya ile ödendi. Bu durumu, kanalın lisansına el koyma operasyonu olarak kıymetlendiren TELE 1’in Genel Yayın Direktörü Merdan Yanardağ, “Bu operasyonu boşa çıkardık. Halkımızın, dostlarımızın, seyircimizin dayanağıyla o oyunu bozduk” diyor.

Mahkeme sonucu olmadan

Mahkeme sonucu olmaksızın RTÜK’ün ceza vermesi en epeyce eleştirilen nokta. “Mahkemece kesilmiş bir ceza yok. aslına bakarsanız sorun da burada” diyen Merdan Yanardağ, RTÜK’ün kendisini mahkeme yerine koyduğunu vurguluyor. Cezalandırma hakkının yalnızca bağımsız mahkemelere ilişkin olduğunu söyleyen Yanardağ, “Siyasi karar veriyor. Misal ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ deniliyor. Fakat hakaret olup olmadığı lakin yargılama kararında belirlenebilir. İtirazlar ve mahkemeler devam etmesine karşın 3 milyona yakın tartışmalı cezayı ödemek zorunda kaldık” sözlerini kullandı.

60’ın üzerinde dava

TELE 1 TV’ye baskı yalnızca RTÜK ile hudutlu kalmıyor. Kanal hakkında 60’ın üzerinde dava açıldı. Bunlardan 30’dan fazlası direkt Yanardağ ismine açıldı. Yanardağ’a nazaran asıl gaye Halk TV, TELE 1 TV ve KRT TV üzere bağımsız medya kuruluşlarını susturmak, yok etmek, kuşatıp teslim almaktır. Bağımsız medyanın, baskısına maruz kaldığı bir öteki kurum da Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Başkanlığı. 10 yıldır daima basın kartına sahip olan Yanardağ’ın kartı, İrtibat Başkanlığı tarafınca “İnceleniyor” denilerek verilmiyor.

‘Seçim yaklaştıkça cezalar artacak’

Seçim yaklaştıkça bu cezaların artacağını söyleyen Yanardağ, “Çağrım topluma. AKP iktidarına sandıkta son verip ve Türkiye’yi bir daha hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir cumhuriyet yapmak gerekiyor. AKP’ye karşı yapacağımız tek şey demokrasi ve hukuk sonları içerisinde gayret etmek” davetinde bulundu.

En hayli şikayet o kanallara

RTÜK, BİK, İrtibat Başkanlığı ve yargının, ‘iktidarla tıpkı çizgide olmayan’ basın kuruluşlarına her gün baskı uygularken yurttaşların binlerce şikayetine karşın ‘iktidara yakın’ medya kuruluşlarına karşı tepkisizliği ise tenkit noktası. “En hayli şikayet edilen birinci 3 kanal, iktidara yakın kanallar. Bu kanallar birinci 3’ü hiç bırakmadı. Ve hakkında tek bir süreç yapılmayan da bu kanallar.” RTÜK üyesi İlhan Taşçı’ya ilişkin bu kelamlar yaşanılan durumu özetliyor. RTÜK’ün tablosunda keskin bir biçimde fark olan iki yayın tarafın olduğunu belirten Taşçı, “Bir tarafta; Halk TV, TELE 1 TV, KRT TV, Flaş Haber TV ve FOX TV öteki tarafta ise kendisini iktidara yakın konumlandıran ve iktidar gücüyle reklam pastasından en büyük hissesi alan, kamu kaynakları ile finanse edilen kanallar var” diyor. Her gün önüne izleyici şikayetlerinin geldiğini söyleyen Taşçı, son bir yılda en hayli şikayet edilen kanalların ‘iktidara yakın’ kanallar olduğunu vurguluyor.

AKP’lilere rağmen

‘İktidara yakın’
kanallarda bilhassa sabah jenerasyonunda yayınlanan programlar şikayet konusu. Bu programlar hakkında AKP yöneticilerinden dahi şikayetçi olanların olduğunu söyleyen Taşçı, “Ama RTÜK Lideri Ebubekir Şahin, bu kanallar için cansiperane kollayıcı misyon üstlenmiş, kalkan olmuş. Bu kanallar hakkında yılda on binlerce şikayet oluyor fakat üç tane ceza veriliyor. Misal ATV’ye yönelik ceza hiç bir vakit iki olmadı. Bir tarafta işinize gelen kanallara ceza keseceksiniz öbür tarafta ulusal ve manevi kıymetleri ayaklar altına alan, genel ahlaka ters kabul edilen; ensest ilgi, aile içi şiddet, cinsel ataklara yer veren kanallara dair tek bir rapor dahi hazırlatmıyorsun. İnsaf” dedi.

Telefon ile ayar çekiliyor’

Taşçı’ya göre; RTÜK, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu‘nun konuşmasını canlı yayınlandığı için Halk TV’ye ceza keserek tarihe geçti. “Bundan daha öte ne olabilir” diye soran Taşçı devamında şu sözleri kullandı: “RTÜK’e saray tarafınca bir misyon verilmiş, iktidara yakın kanalları korumakla nazaranvlendirilmiştir. RTÜK’ün şu an hiç bir biçimde düzenleyici bir misyonu yok. Tamamiyle belirli muhalif kanallara ceza kesmesi üzerine duruluyor. hiç bir biçimde muhalefetin yapacaklarının, iktidarın yanılgılarının duyurulmasını istemiyor. Telefon trafiği ile yayıncılara ayar çekiliyor. İnfaz kurumuna dönüşmüş durumda. Sansürcü, demokrasiyi ayaklar altına alan, baskıcı, anayasayı hiçe sayan ve kendi özel yasasını tanımayan bir anlayış var.”

Yasaklara ‘Sözcü’ oldu


Televizyon kanallarında olduğu üzere yazılı medyada da iktidar baskısı çizgi safhada. Sözcü Gazetesi bu baskının en bariz örneklerinden. Gazeteye bir yıl içerisinde 15 soruşturma ve 22 manevi tazminat davası açıldı. Yaklaşık 70 haber, erişim manisi sonucu kapsamında kaldırıldı. Bir tekzibin yayınlandığı gazeteye BİK, 335 bin 150 TL ve 15 gün ilan kesme cezası verdi.

Cumhuriyet’e 5 milyon

Cumhuriyet Gazetesine, Eylül 2021 – Eylül 2022 tarihleri içinde 52 hukuk evrakı açıldı. Bunlardan 7’si BİK reklam yahut ilan kesme, 22’si tekzip ve ‘kişilik haklarına saldırı’ argümanıyla açılan 5 milyon TL’ye yakın manevi tazminat davalarından oluşuyor.

Adliye koridorlarında ‘BirGün’ mesaisi

BirGün Gazetesinin Haber Müdürü Uğur Şahin, gazeteye yüzlerce dava ve soruşturmanın açıldığını söylüyor. Sorumlu yazı işleri müdürün mesaisinin değerli bir kısmının adliye koridorlarında geçtiğini vurgulayan Şahin, “AKP iktidarıyla bir arada Türkiye artık bir hata merkezi. Haliyle ülkede gazetecilik yapmanın, gerçeklerin peşinde koşmanın, halka yanlışsız bilgi ulaştırmanın peşinde olmanın elbette bir bedeli var” diyor. Açılan davalara örnek veren Şahin, “Önceki gün bildirim edildi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bir milletvekilinin açıklamaları kapsamında hazırlanan haber niçiniyle gazetemize 100 bin TL’lik dava açtı. Bu açılan davalara epey küçük bir örnek. Geçen hafta arkadaşımız Mehmet Emin Kurnaz ‘cumhurbaşkanına hakaret’ ve ‘kamu gorevlisine’ hakaret suçlamalarıyla hâkim karşısına çıktı” dedi.

Yenilenmeyen kart

BİK’in BirGün’e 2021 yılında 26 gün ilan kesme cezası uygulandığını belirten Şahin, bu yıl da 7 günlük ilan kesme cezasıyla karşı karşıya kaldıklarını söylemiş oldu. Bağlantı Başkanlığının, birgun.net Yayın Koordinatörü Berkant Gültekin’in basın kartını 4 yıldır hiç bir münasebet göstermeden yenilenmediğini vurgulayan Şahin, “Dün nasıl gazetecilikten geri adım atmadıysak, yarın da atmayacağız. Gerçeklerin peşinde olup halka yanlışsız bilgi ulaştırmak için eforumuzu sürdüreceğiz” açıklamasında bulundu.

İptal edilen ‘Evrensel’ hak

BİK tarafınca son bir yılda 123 günlük ilan kesme cezası verilen Kozmik Gazetesine, geçtiğimiz ay da resmi ilan ve reklam hakkı büsbütün iptal edildi. Bu yıl içerisinde gazetenin internet sitesinden ise 75 haber yayımdan kaldırıldı. Üniversal Gazetesi Genel Yayın Direktörü Fatih Polat, iki haftada bir içerik kaldırma talebi ile karşılaştıklarını belirtiyor. Polat, “İçinden geçtiğimiz süreçte, iktidarın maksadında olan bütün gazete ve haber siteleri açısından bu talepler fazlaca saçma münasebetlere de dayanabiliyor. Bu mevzuda, ‘Nasıl olsa iktidar arkamızda’ ya da ‘Nasıl olsa iktidar bunlarla uğraşıyor, benim elim her türlü kuvvetli’ diye düşünülerek adeta bir yığılma var”

Turkuaza dönmeyen kartlar

Gazete çalışanları hala, geçerlilik tarihi 3 yıl evvel dolan sarı basın kartına sahip. Polat, kart yenileme müracaatlarına ya hiç karşılık almadıklarını ya da uydurma münasebetlerle reddedildiğini belirtiyor. Polat, “Çalışanlara karşı ideolojik bir direnç var. Burada üstten bir talimat olmasa, sistem kendisini size karşı bu biçimde kapatmaz” sözlerini kullandı. Daima basın kartı sahibi olanlar dahil tüm çalışanların basın kartları da 23 Ocak 2020’de iptal edildiği öğrenildi. Polat, Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Lideri Fahrettin Altun’un 2.5 yıl evvel yaptığı “Değerlendirme süreci devam eden basın kartı müracaat sayısı 894’tür” açıklamayı hatırlatarak, “2,5 yıl geçti lakin kartlarımız hala yenilenmedi. Altun, o kadar yıldır neyi araştırdıklarını açıklamalıdır” davetinde bulundu.

Yasaklarla ‘Yeni Yaşam’

Yeni Ömür Gazetesi’nin birfazlaca sayısı ile ilgili olarak el koyma, toplatma, satış ve dağıtım yasağı kararları verildi. Gazetede yayımlanan haberler münasebet gösterilerek 20’ye yakın dava açıldı. Libya’da ömrünü kaybeden Ulusal İstihbarat Teşkilatı (MİT) işçisine ait yaptıkları haber niçiniyle ceza alan gazetenin genel yayın direktörü ile sorumlu yazı işleri müdürü 3 ay 16 gün tutuklu kaldı. Gazetenin internet sitesine iki defa erişim yasağı getirildi. Gazete ve okurun kriminalize edilmek istendiğini kaydeden gazetenin avukatı Özcan Kılıç, “Gazetenin nüshaları soruşturma ve dava evraklarında ‘suç delili’ olarak gösteriliyor” sözlerini kullandı.

Hiç ilan vermedi

Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları verilmesine karşın gazetenin tüm sayılarının cezaevlerindeki tutuklu ve mahkumlar tarafınca satın alınmasının engellendiğini belirten Kılıç, “bir daha gazetenin abonelere dağıtımını yapan şahıslar ve bir daha gazetenin satışını yapan bayiler de polis tarafınca baskı altına alınarak gazetenin okuyucuya ulaşması engelleniyor” dedi. Gazete çalışanlarının mevcut basın kartları iptal edilirken yeni müracaatlar da sürece konulmuyor. Erdoğan, “Gazete, BİK tarafınca, siyasi, hukuka ters ve temelsiz münasebetler ile yayımlandığı tarihten beri ‘ilan verilmesi yasaklı gazete’ listesinde tutuyor” diyor.

Bir gece birdenbire gelen ‘Milli’ engel

Özellikle Tarım Bakanlığı ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafınca açılan davaları devam eden Ulusal Gazete ve milligazete.com.tr hakkında son bir yılda 20’den çok soruşturma açıldı, cürüm duyurusu yapıldı. Ulusal Gazete Genel Yayın Direktörü Mustafa Kurdaş, “Yaptığımız haber üzerine bürokratların tamamı, hatta bakanlar vazifelerinden alınırken bize açılan davalar ise devam ediyor” dedi. Kurdaş, kısa bir süre evvel, bir alıntı haber ötürüsıyla BİK’in milligazete.com.tr’ye “7 günlük kesinti cezası” verdiğini tabir etti. Bir gecede yaklaşık 45 haberlere savunma hakkı dahi verilmeden erişim mahzuru konulduğunu söyleyen Kurdaş, “Yarım asırlık ulusal bir gazete olan Ulusal Gazete Genel Yayın Direktörü olarak bizim ‘Başyazımıza dahi erişim pürüzü getirilebildi. Üstelik muhatabımızın kendi muhabirimizin olduğu “Haberciyle hasbihal” başlıklı başyazımıza. Erişim pürüzü ile ilgili fazlaca garip bir yasakçı düzenek kurulmaya çalışılmıştır” dedi.

‘Müdür hukukçu oldu’

Kurdaş, gazeteye yönelik davaların, sindirmeye yönelik haksız ve yersiz isnatlardan ileri gitmediğini belirtiyor. Sorumlu yazı işleri müdürlerinin hiç bir iktidar periyodunda bu derecede mahkemelerle yorulmadığını söyleyen Kurdaş, “Mahkemeyle ilgili meşguliyet, ‘neden gazetecilik yapıyorsunuz’ diye hesap sorulmaya yeltenilen, gazetecilik reflekslerini ve hassasiyetlerini sindirmeyi hedefleyen cinsten hususlar. Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz bu durumdan dolayı neredeyse bir hukukçu oldu. Haberciliğimiz, yargı sopasıyla terbiye edilmeye yelteniliyor. Evraklı haberlerimizi bile yargıya taşımaya cüret eden bir idare anlayışı ile gayret ediyoruz” yorumunda bulundu. ‘Yandaşlardan’ da baskı gördüklerini belirten Kurdaş, “Yandaşlık ikliminde birtakım bazı reklam ve ilan verenlerin çirkinlikleriyle, kimi birtakım da hak-hukuk tanımayan idarecilerin aymazlıklarıyla muhatap oluyoruz. Yolsuzluğa, haksızlığa, kamu malını yağmalamaya bile alkış isteniyor. Alkışlamıyorsan suskunluk emrediliyor” sözlerini kullandı.
 
Üst