SushiCo İsrail mi ?

Moody

Global Mod
Global Mod
Bir Hikâye Paylaşmak İstiyorum, Forumdaşlar…

Herkese merhaba. Bu akşam, evde sessiz bir köşeye çekilmişken elimde yeşil çayım, aklıma bir hikâye geldi. Aslında sadece bir restoranın adıyla başladı her şey: SushiCo. Sonra içimde bir soru yankılandı: “SushiCo İsrail mi?” Fakat mesele bundan çok daha derindi. Çünkü bazen bir markanın kimliği değil, o markayla yaşadığın duygular, hatıralar ve içsel yolculuğun anlatılmaya değer olur.

O yüzden izin verirseniz, bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Belki bir markadan, belki bir ilişkiden, belki de insanın kim olduğunu aramasından bahsedeceğim.

---

SushiCo’nun Önündeki Masada Başlayan Hikâye

Bir akşam, İstanbul’un karmaşasında, yağmurun camlara nazikçe vurduğu o sessiz saatlerde, Elif ve Mert SushiCo’nun önünde bir masada oturuyordu. Mert menüye bakarken gözlerini kısıyor, her şeyi analiz eder gibi inceliyordu. “Somon nigiri mi daha avantajlı, yoksa set menü mü?” diye sordu. Elif ise gülümsedi, başını yana eğdi. “Avantajlı değil Mert, lezzetli olmalı. Ruhunu doyuracak bir şey seç.”

Mert yine stratejik, mantıklı, çözüm odaklıydı. Elif ise duyguların insanıydı; sezgileriyle konuşur, yüreğiyle karar verirdi.

Ve işte o anda, SushiCo’nun İsrail menşeli olup olmaması konusu gündeme geldi. Çünkü Elif sosyal medyada bir tartışma okumuştu. “Biliyor musun Mert,” dedi, “SushiCo’nun kimin ülkesiyle bağlantılı olduğunu bilmiyorum ama insanlar birbirine o kadar kolayca düşman oluyor ki…”

Mert kaşlarını çattı. “Bu işler duyguyla değil, bilgiyle çözülür Elif. Gerçekleri bilmeden karar vermemeliyiz.”

---

Kadının Kalbi, Erkeğin Zihni

O akşamın ilerleyen saatlerinde, konu artık sadece bir restoranın kökeni olmaktan çıkmıştı. Elif, insanların ne kadar kırılgan, ne kadar önyargılı olabileceğini konuşuyordu. “Bazen bir ülkeyi, bir markayı, hatta bir insanı tanımadan yargılıyoruz,” dedi.

Mert ise daha sistematikti: “Ama bilgi olmadan yargılamak yanlış, evet. Fakat duygularla düşünmek de hataya götürür.”

İki farklı dünya…

Biri empatiyle, diğeri stratejiyle örülüydü.

Ama o gece, SushiCo’nun sıcak pirinç kokusu arasında, birbirlerinin dünyasına dokunmayı öğrendiler.

Elif, Mert’in hesaplı planlarının ardındaki korkuyu fark etti. O, yanılmaktan korkuyordu.

Mert ise Elif’in duygusal konuşmalarının ardında bir arayış gördü. O, dünyayı daha iyi anlamak istiyordu.

Ve o an Mert, sushi çubuklarını masaya bıraktı, derin bir nefes aldı:

“Elif, bazen doğru olmak değil, doğru hissetmek de önemli galiba.”

---

SushiCo Bir Sembol Olmuştu

Günler geçti. Sosyal medyada “SushiCo İsrail mi?” tartışmaları sürüyordu.

Ama Elif ve Mert için SushiCo artık sadece bir restoran değil, farklı bakışların buluştuğu bir masa olmuştu.

Bir gün Elif dedi ki:

“Belki SushiCo ne Japon, ne İsrailli, ne Türk… Belki sadece insanların bir araya gelip konuşabildiği, birbirini anlayabildiği bir yer.”

Mert gülümsedi. “Yani mesele markanın kökeni değil, onunla ne yaşadığın, değil mi?”

Elif başını salladı. “Aynen öyle. Çünkü bazen bir marka, bir ülkenin değil; bir anının parçası olur.”

O an Mert, Elif’in sözlerinde kendini buldu. Stratejiler, analizler, planlar… Hepsi bir yana; bazen insan sadece bir bakışın içindeki sıcaklığa inanmak isterdi.

---

Forumdaşlar, Siz Hiç Bir Markaya Duygu Yüklediniz mi?

Belki siz de yaşamışsınızdır…

Bir kafenin kokusu size eski bir aşkı hatırlatır.

Bir restoranın tabelası, artık konuşmadığınız bir dostun sesi gibi kulağınıza çalınır.

Ve bir markanın adı, bir ülke tartışmasının ortasında bile, sizi çocukluğunuzdaki bir anıya götürür.

SushiCo’nun İsrail olup olmaması, belki de asıl sorumuz değil.

Asıl mesele şu:

Bir şeyin nereden geldiği mi önemlidir, yoksa sizde nasıl bir iz bıraktığı mı?

Elif’in empatisiyle Mert’in stratejisi o gece birleşti. Çünkü bazen dünya, kutuplaşmayı değil, bir masada buluşmayı hatırlamaya ihtiyaç duyar.

---

Son Bir Cümleyle Bitirmek Gerekirse…

O gece Elif defterine şöyle yazdı:

> “İnsanlar markaları sorgularken, aslında kendilerini sorguluyor.

> Çünkü kimse bir markaya kızmıyor; insanlar, kendi içindeki kırgınlıklara kızıyor.”

Ve Mert o satırı okurken, sessizce düşündü:

> “Bazen doğruyu bulmak, kalbini susturmak değil; onu da dinlemeyi bilmektir.”

---

Sevgili forumdaşlar, belki bu hikâye size de bir şey hatırlatmıştır.

Bir markayı, bir tartışmayı ya da bir akşam yemeğini değil…

Bir kalbi, bir diyaloğu, bir anlayışı.

Peki siz ne düşünüyorsunuz?

Bir markanın kökeni, o markayla kurduğunuz bağı değiştirir mi?

Yoksa Elif gibi, “önemli olan duygudur” mu dersiniz?

Yorumlarınızı okumayı çok isterim. Çünkü bazen en güzel hikâyeler, yazının sonunda başlayanlar olur.
 
Üst