celikci
Active member
Selim Kuneralp yazdı: U dönüşünden zikzaklara
Emekli büyükelçi Selim Kuneralp Finans ve Ticaret sitesindeki köşesinde AK Parti iktidarının izlediği dış politikayı yazmaya devam etti. Hükümetten gelen çelişkili açıklamaları yorumlayan Kuneralp, “Tek adam rejimlerinin bir özelliği de anlaşılan muktedirin kendisi haricinde yapılan temas ve görüşmelerin dikkate alınmaması gerektiği yaklaşımıdır. Lakin, batı demokrasileri tek adamlar tarafınca değil, kurumlar yoluyla yönetildiği hatırlandığında, diyalogun onlarla yalnızca başkan seviyesinde yürütülmeye çalışılmasının imkansızlığı da ortaya çıkıyor” yorumunu yaptı.
Kuneralp emekli bir diplomat olarak son günlerde en çok şaşırdığı şeyi şu biçimde aktardı: “Biden ile münasebetlerin makûs olduğunun Putin ile yapılacak toplantıdan birkaç gün evvel açıklanmış olması. Doğal ki Putin bundan yararlanacak ve muhatabını sıkıştıracaktı. Yapılan diplomaside affedilmez yanlışların başında gelen cinstendir. Gerçekten, ortak bir basın toplantısı dahi yapılmadan sona eren görüşmelerden eli boş dönüldüğü kısa vakitte ortaya çıkmıştır.”
Dış siyasette dünya genelinde Çin’e ve Uzakdoğu’ya dönüşü de hatırlatan Kuneralp, bu durumun Türkiye’nin ehemmiyeti azalttığını da belirtti. Kuneralp’in yazısından bir kısım şöyleki:
“Zira ülkemizin ABD’nin Çin ile ticari ve teknoloji çabasında istese de pek bir rol oynayamaz. Katkısı en yeterli koşullarda dahi yok denecek kadar küçüktür. Kaldı ki artık tek önemli sermaye kaynağı olarak görülen Çin’i kızdırmamak, Uygur mezalimine göz yummak kıymetine da olsa bu iktidarın değişmeyen nadir şiarlarından biridir. Doğal sermaye beklentileri şimdiki biçimde boş kalmıştır. Kanal İstanbul’un muhtemel tek finansörü olarak Çin’in bu hususta adım attığına ve ilgi gösterdiğine dair pek bir işaret mevcut değildir.
Bundan daha sonra rasyonel bir çizgiye dönüşü beklemek korkarım abesle iştigalden ibaret olacaktır. Bu iktidar devam ettiği sürece ülkemizin ortaklarıyla bir itimat ortamı yaratması imkansız üzere gözükmektedir. Bağlar minimum seviyede tutulacak, ülkemizin komşularına ziyan vermesini engellemek için önlemler alınacak lakin kimse itimatla iş yapamayacağı için, ülkemizdeki iktidarın değişmesini sabırla bekleyecektir. Ülkemiz tahminen daha uygununa layıktır ancak her millet de layık olduğu yönetime sahiptir.”
YAZININ TAMAMI
ALINTIDIR
Emekli büyükelçi Selim Kuneralp Finans ve Ticaret sitesindeki köşesinde AK Parti iktidarının izlediği dış politikayı yazmaya devam etti. Hükümetten gelen çelişkili açıklamaları yorumlayan Kuneralp, “Tek adam rejimlerinin bir özelliği de anlaşılan muktedirin kendisi haricinde yapılan temas ve görüşmelerin dikkate alınmaması gerektiği yaklaşımıdır. Lakin, batı demokrasileri tek adamlar tarafınca değil, kurumlar yoluyla yönetildiği hatırlandığında, diyalogun onlarla yalnızca başkan seviyesinde yürütülmeye çalışılmasının imkansızlığı da ortaya çıkıyor” yorumunu yaptı.
Kuneralp emekli bir diplomat olarak son günlerde en çok şaşırdığı şeyi şu biçimde aktardı: “Biden ile münasebetlerin makûs olduğunun Putin ile yapılacak toplantıdan birkaç gün evvel açıklanmış olması. Doğal ki Putin bundan yararlanacak ve muhatabını sıkıştıracaktı. Yapılan diplomaside affedilmez yanlışların başında gelen cinstendir. Gerçekten, ortak bir basın toplantısı dahi yapılmadan sona eren görüşmelerden eli boş dönüldüğü kısa vakitte ortaya çıkmıştır.”
Dış siyasette dünya genelinde Çin’e ve Uzakdoğu’ya dönüşü de hatırlatan Kuneralp, bu durumun Türkiye’nin ehemmiyeti azalttığını da belirtti. Kuneralp’in yazısından bir kısım şöyleki:
“Zira ülkemizin ABD’nin Çin ile ticari ve teknoloji çabasında istese de pek bir rol oynayamaz. Katkısı en yeterli koşullarda dahi yok denecek kadar küçüktür. Kaldı ki artık tek önemli sermaye kaynağı olarak görülen Çin’i kızdırmamak, Uygur mezalimine göz yummak kıymetine da olsa bu iktidarın değişmeyen nadir şiarlarından biridir. Doğal sermaye beklentileri şimdiki biçimde boş kalmıştır. Kanal İstanbul’un muhtemel tek finansörü olarak Çin’in bu hususta adım attığına ve ilgi gösterdiğine dair pek bir işaret mevcut değildir.
Bundan daha sonra rasyonel bir çizgiye dönüşü beklemek korkarım abesle iştigalden ibaret olacaktır. Bu iktidar devam ettiği sürece ülkemizin ortaklarıyla bir itimat ortamı yaratması imkansız üzere gözükmektedir. Bağlar minimum seviyede tutulacak, ülkemizin komşularına ziyan vermesini engellemek için önlemler alınacak lakin kimse itimatla iş yapamayacağı için, ülkemizdeki iktidarın değişmesini sabırla bekleyecektir. Ülkemiz tahminen daha uygununa layıktır ancak her millet de layık olduğu yönetime sahiptir.”
YAZININ TAMAMI
ALINTIDIR