Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafınca 2015’te ziyarete açılan Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, insanlığın birinci çağlarından günümüze kadar uzanan serüvenini, tarihi eser,canlandırma ve imitasyonlarla ziyaretçilere görme imkanı sunuyor.
MOZİKLERE ÖZEL İNCELEME
“Tarihin sıfır noktası” olarak nitelendirilen Göbeklitepe ile kentin birfazlaca noktasında devam eden hafriyatlarda çıkan eserler ile Amazon bayanlarının resmedildiği eşsiz mozaikler, alanında uzman restoratörler tarafınca titizlikle inceleniyor.
Müze bünyesindeki laboratuvarlarda hassas süreçlerden geçirilen eserler, gelecek jenerasyonlara ulaştırılması için ihtimamla müdafaa altına alınıyor.
ESERLER, PERİYODİK OLARAK DENETİM EDİLİYOR
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi Müdürü Celal Uludağ, kazılardan elde edilen ve müzede sergilenen yapıtların gelecek nesillere aktarılmasının değer arz ettiğini belirterek, bu kapsamda yapıtların laboratuvarda alanında uzman şahıslar tarafınca periyodik aralıklarla denetimlerinin yapıldığını söylemiş oldu.
MOZAİKLERE ÖZEL PAKLIK
Müze bünyesinde 3 laboratuvarın bulunduğunu, hafriyat çalışmalarında elde edilen yapıtların birinci vakit içinderda burada fotoğraflanarak belgelendirildiğini tabir eden Uludağ, şöyleki konuştu:
“Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi laboratuvarları hem ekipman olarak birebir vakitte işçi olarak kâfi donanıma sahiptir. Gelen eserler cinsine, niteliğine nazaran bu laboratuvarlarda onarıma tabi tutulmaktadır. Ayrıyeten bizim laboratuvar haricinde da yerinde yaptığımız müdahaleler bulunmaktadır. Bilhassa arkeolojik hafriyat alanlarındaki müdahaleler epey değerlidir. Taşınmaz kültür varlığı niteliğinde olan mozaikler bu manada bilhassa yerde restorasyona-konservasyona, paklığa tabi tutulmaktadır. Bu yapıtların periyodik olarak gerekli bakımları yapılmaktadır.”
5 BİN METREKARELİK MOZİK MÜZESİ
Celal Uludağ, müzede nazaranv yapan alanında uzman restoratörlerin uygun tekniklerle yapıta hiç bir biçimde ziyan vermeden çalışma yaptığını aktararak, laboratuvar bünyesinde taş, pişmiş toprak, bronz, demir, gümüş, altın, kemik, cam üzere her türlü materyal kümesine restorasyon-konservasyon sürecini gerçekleştirdiklerini vurguladı.
Müze kompleksi içerisinde yer alan 5 bin metrekarelik alana sahip Haleplibahçe Mozaik Müzesi’nde savaşçı “amazon kadınları”na ilişkin dünyadaki birinci mozaik meselain yer aldığını ve bu alandaki yapıtların yerinde titizlikle korunduğunu anlatan Uludağ, şunları kaydetti:
“Burada Roma periyoduna tarihlenen bir saray yapısı var ve içerisinde de çeşitli mozaikler resmedilmiş. Bilhassa bu mozaiklerin üstündeki mitolojiler, betimlemeler fazlaca kıymetli. Bunlardan en değerlisi de amazon bayanlarının resmedilmiş olduğu mozaikler. Mozaik müzemiz daima restoratör arkadaşlarımız tarafınca denetim ediliyor, bozulmalar, kirlenmeler, tozlanmalar hepsi müdahalelerle temizleniyor. Bilhassa mozaikler üzerinde fazlaca titizlikle çalışmamız gerekiyor, arkadaşlarımız süngerler ve yumuşak uçlu fırçalarla mozaik üstündeki toz katmanını suyla alıyorlar. Tabi suyun mozaiklerin altına işlememesi hayli kıymetli, bu noktada bir daha suyu süngerle emerek paklık çalışmalarını gerçekleştiriyorlar. Bu denetimler restoratörlerimiz tarafınca rutin olarak gerçekleştiriliyor.”
“SABIR GEREKTİREN BİR İŞ”
Müzede misyonlu restoratör Ayşenur Çömlekçi ise kendilerine gelen yeni yahut müzedeki yapıtları birinci vakit içinderda fotoğraflayarak kayıt altına aldıklarını ve gerekli tutanak süreçlerini gerçekleştirdiklerini belirtti.
Yapıtın yapısına bakılırsa materyaller kullanarak süreçleri gerçekleştirdiklerini anlatan Çömlekçi, “Eserin cinsine bakılırsa pişmiş toprak olabilir, taş olabilir, bronz olabilir, gümüş olabilir ne üzere müdahale gerekiyorsa ona bakılırsa materyal ve alet kullanıp sürecimizi gerçekleştiriyoruz. Bu işte hayli sabırlı olmamız gerekiyor zira yaptığımız bir müdahaleden dolayı dönüşü sıkıntı olan bir şeyle karşılaşabiliriz, o yüzden epeyce yavaş ve hassas davranıyoruz.” diye konuştu.
“BİR ANNE, BEBEĞİNE YAKLAŞIR GİBİ”
Restoratör Tanju Yıldırım da yüzeyinde bozulmalar olan toprak kaba gerçekleştirdiği müdahale kademelerini anlatarak, “Alkol, su karışımıyla yüzeydeki kalker ve sertleşmiş toprak katmanını evvela yumuşatıyoruz. sonrasındasında mekanik olarak yüzeyden yumuşayan kesimleri temizleyerek arındırıyoruz. Genelde kap üzerinde daha lokal paklığa gidiyoruz. Maksadımız asgarî müdahale azamî müdafaa. ötürüsıyla yalnızca bozulmaya yönelik bölgelerde lokal olarak eserler üzerinde çalışmalarımızı yürütüyoruz.” dedi.
Çalışmalarını etap basamak ve denetimli bir biçimde gerçekleştirmek zorunda olduklarını söz eden Yıldırım, “Elimizdeki eserler kırılgan olabildiği için biz de fazlaca nazik bir biçimde yapıta yaklaşıp müdahalelerimizi gerçekleştiriyoruz. Gözden kaçabilecek en ufak bir ayrıntıda geri dönüşü olmayan kusurlar olabilir. Bu niçinle biz de yapıta bir annenin bebeğine yaklaştığı hassasiyetle yaklaşıyoruz.” tabirlerini kullandı.
MOZİKLERE ÖZEL İNCELEME
“Tarihin sıfır noktası” olarak nitelendirilen Göbeklitepe ile kentin birfazlaca noktasında devam eden hafriyatlarda çıkan eserler ile Amazon bayanlarının resmedildiği eşsiz mozaikler, alanında uzman restoratörler tarafınca titizlikle inceleniyor.
Müze bünyesindeki laboratuvarlarda hassas süreçlerden geçirilen eserler, gelecek jenerasyonlara ulaştırılması için ihtimamla müdafaa altına alınıyor.
ESERLER, PERİYODİK OLARAK DENETİM EDİLİYOR
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi Müdürü Celal Uludağ, kazılardan elde edilen ve müzede sergilenen yapıtların gelecek nesillere aktarılmasının değer arz ettiğini belirterek, bu kapsamda yapıtların laboratuvarda alanında uzman şahıslar tarafınca periyodik aralıklarla denetimlerinin yapıldığını söylemiş oldu.
MOZAİKLERE ÖZEL PAKLIK
Müze bünyesinde 3 laboratuvarın bulunduğunu, hafriyat çalışmalarında elde edilen yapıtların birinci vakit içinderda burada fotoğraflanarak belgelendirildiğini tabir eden Uludağ, şöyleki konuştu:
“Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi laboratuvarları hem ekipman olarak birebir vakitte işçi olarak kâfi donanıma sahiptir. Gelen eserler cinsine, niteliğine nazaran bu laboratuvarlarda onarıma tabi tutulmaktadır. Ayrıyeten bizim laboratuvar haricinde da yerinde yaptığımız müdahaleler bulunmaktadır. Bilhassa arkeolojik hafriyat alanlarındaki müdahaleler epey değerlidir. Taşınmaz kültür varlığı niteliğinde olan mozaikler bu manada bilhassa yerde restorasyona-konservasyona, paklığa tabi tutulmaktadır. Bu yapıtların periyodik olarak gerekli bakımları yapılmaktadır.”
5 BİN METREKARELİK MOZİK MÜZESİ
Celal Uludağ, müzede nazaranv yapan alanında uzman restoratörlerin uygun tekniklerle yapıta hiç bir biçimde ziyan vermeden çalışma yaptığını aktararak, laboratuvar bünyesinde taş, pişmiş toprak, bronz, demir, gümüş, altın, kemik, cam üzere her türlü materyal kümesine restorasyon-konservasyon sürecini gerçekleştirdiklerini vurguladı.
Müze kompleksi içerisinde yer alan 5 bin metrekarelik alana sahip Haleplibahçe Mozaik Müzesi’nde savaşçı “amazon kadınları”na ilişkin dünyadaki birinci mozaik meselain yer aldığını ve bu alandaki yapıtların yerinde titizlikle korunduğunu anlatan Uludağ, şunları kaydetti:
“Burada Roma periyoduna tarihlenen bir saray yapısı var ve içerisinde de çeşitli mozaikler resmedilmiş. Bilhassa bu mozaiklerin üstündeki mitolojiler, betimlemeler fazlaca kıymetli. Bunlardan en değerlisi de amazon bayanlarının resmedilmiş olduğu mozaikler. Mozaik müzemiz daima restoratör arkadaşlarımız tarafınca denetim ediliyor, bozulmalar, kirlenmeler, tozlanmalar hepsi müdahalelerle temizleniyor. Bilhassa mozaikler üzerinde fazlaca titizlikle çalışmamız gerekiyor, arkadaşlarımız süngerler ve yumuşak uçlu fırçalarla mozaik üstündeki toz katmanını suyla alıyorlar. Tabi suyun mozaiklerin altına işlememesi hayli kıymetli, bu noktada bir daha suyu süngerle emerek paklık çalışmalarını gerçekleştiriyorlar. Bu denetimler restoratörlerimiz tarafınca rutin olarak gerçekleştiriliyor.”
“SABIR GEREKTİREN BİR İŞ”
Müzede misyonlu restoratör Ayşenur Çömlekçi ise kendilerine gelen yeni yahut müzedeki yapıtları birinci vakit içinderda fotoğraflayarak kayıt altına aldıklarını ve gerekli tutanak süreçlerini gerçekleştirdiklerini belirtti.
Yapıtın yapısına bakılırsa materyaller kullanarak süreçleri gerçekleştirdiklerini anlatan Çömlekçi, “Eserin cinsine bakılırsa pişmiş toprak olabilir, taş olabilir, bronz olabilir, gümüş olabilir ne üzere müdahale gerekiyorsa ona bakılırsa materyal ve alet kullanıp sürecimizi gerçekleştiriyoruz. Bu işte hayli sabırlı olmamız gerekiyor zira yaptığımız bir müdahaleden dolayı dönüşü sıkıntı olan bir şeyle karşılaşabiliriz, o yüzden epeyce yavaş ve hassas davranıyoruz.” diye konuştu.
“BİR ANNE, BEBEĞİNE YAKLAŞIR GİBİ”
Restoratör Tanju Yıldırım da yüzeyinde bozulmalar olan toprak kaba gerçekleştirdiği müdahale kademelerini anlatarak, “Alkol, su karışımıyla yüzeydeki kalker ve sertleşmiş toprak katmanını evvela yumuşatıyoruz. sonrasındasında mekanik olarak yüzeyden yumuşayan kesimleri temizleyerek arındırıyoruz. Genelde kap üzerinde daha lokal paklığa gidiyoruz. Maksadımız asgarî müdahale azamî müdafaa. ötürüsıyla yalnızca bozulmaya yönelik bölgelerde lokal olarak eserler üzerinde çalışmalarımızı yürütüyoruz.” dedi.
Çalışmalarını etap basamak ve denetimli bir biçimde gerçekleştirmek zorunda olduklarını söz eden Yıldırım, “Elimizdeki eserler kırılgan olabildiği için biz de fazlaca nazik bir biçimde yapıta yaklaşıp müdahalelerimizi gerçekleştiriyoruz. Gözden kaçabilecek en ufak bir ayrıntıda geri dönüşü olmayan kusurlar olabilir. Bu niçinle biz de yapıta bir annenin bebeğine yaklaştığı hassasiyetle yaklaşıyoruz.” tabirlerini kullandı.