Sahiplik zamiri nedir ?

Moody

Global Mod
Global Mod
[color=]Sahiplik Zamiri: Bir Hikâyenin İçinde Kim Kime Ait?[/color]

Merhaba sevgili forum dostları,

Bugün sizlerle bir dilbilgisi konusu üzerinden başlayıp insan ilişkilerine, tarihe ve kimliğe uzanan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Konumuz “sahiplik zamiri” ama yalnızca dildeki bir yapı olarak değil; ait olmanın, sahiplenmenin, “benim” demenin öyküsü aslında.

[color=]I. Bir Masanın Etrafında: ‘Benim’ ve ‘Bizim’ Arasındaki Fark[/color]

Bir sonbahar akşamı, eski bir kütüphanenin köşesinde dört kişi bir araya gelir: Derya, Cem, Nil ve Orhan. Derya bir dilbilimci, Cem tarihçi, Nil sosyolog, Orhan ise bir öğretmendir. Kahvelerini yudumlarken Derya bir cümle kurar:

“Dildeki sahiplik zamirleri, insanın dünyayı nasıl algıladığını anlatır.”

Orhan hemen atılır: “Yani ‘benim kalemim’ dediğimde sadece bir nesneyi mi sahipleniyorum, yoksa kimliğimin bir uzantısını mı işaret ediyorum?”

Bu soru masadaki herkesi susturur. Çünkü “benim” kelimesi, sandığımızdan daha derin bir yankı taşır. Derya devam eder:

“İlk dillerde sahiplik zamirleri bile sosyal hiyerarşileri yansıtırdı. Eski Türkçede ‘benim atım’ derken aidiyet, çoğu zaman bir statü göstergesiydi. Bugün hâlâ aynı değil mi? Bir insan ‘benim ülkem’, ‘benim fikrim’, ‘benim çocuğum’ dediğinde bir bağ kuruyor ama aynı zamanda bir sınır da çiziyor.”

[color=]II. Strateji ve Empati Arasında: Dilin Cinsiyetle Dansı[/color]

Tartışma ilerledikçe konu, erkeklerin ve kadınların dili nasıl kullandığına gelir. Nil söze girer:

“Toplumsal olarak erkekler, sahiplik zamirlerini çoğu zaman stratejik biçimde kullanıyor. ‘Benim fikrim’, ‘benim alanım’ gibi ifadelerle sınırlarını belirliyorlar. Kadınlar ise genellikle empatik bir sahiplenmeye yöneliyor; ‘bizim evimiz’, ‘bizim hikâyemiz’ derken paylaşımı vurguluyorlar.”

Cem gülümser: “Ama bu bir zıtlık değil, tamamlayıcılık. Bir toplumun sağlıklı olabilmesi için hem sahiplenmeye hem paylaşmaya ihtiyacı var. Yani ‘benim’ ile ‘bizim’ arasında bir denge kurulmalı.”

Orhan başını sallar: “Tıpkı tarih boyunca olduğu gibi. Osmanlı belgelerinde bile bu farkı görürsünüz. Erkek padişah fermanlarında ‘benim tebaam’ der, annesi ise vakıf kurarken ‘bizim hizmetimiz’ ifadesini kullanır. İfade farkı, zihniyet farkını anlatır.”

Bu noktada Derya bir soru sorar:

“Peki sizce dil mi düşünceyi biçimlendirir, yoksa düşünce mi dili?”

Kütüphanede kısa bir sessizlik olur. Herkes kendi hayatına döner bir anlığına. “Benim ailem”, “benim sevgilim”, “bizim sınıfımız”, “bizim ülkemiz” gibi ifadelerin ardında yatan duygular düşünülür.

[color=]III. Tarihin Aynasında Sahiplik[/color]

Cem, elindeki defteri açar:

“Antik Yunan’da ‘oikos’ yani ev kelimesi, hem ‘mülk’ hem de ‘aile’ anlamına gelirdi. Sahiplik sadece maddi değil, duygusal bir çerçeveydi. Aynı anlayış Orta Çağ’da ‘lord’ kelimesiyle de sürer; ‘bread-keeper’, yani ekmeği sağlayan kişi… Dilin içinde tarih boyunca ‘sahip’ olan, aslında sorumluluk alan kişidir.”

Nil hemen ekler: “O yüzden feminist dilbilim, sahiplik zamirlerinin gücünü sorgular. Çünkü ‘benim’ derken bazen sevgiyle koruruz, bazen de baskıyla sınırları çizeriz.”

Derya bu noktada modern bir örnek verir:

“Sosyal medyada bile bu var. İnsanlar ‘benim takipçilerim’, ‘benim markam’ derken aidiyet duygusunu gösteriyor ama aynı zamanda görünmez bir hiyerarşi de kuruyor. Oysa belki de ‘bizim topluluğumuz’ demek daha kapsayıcı olurdu.”

[color=]IV. Bir Dil Deneyi: Sahipliksiz Bir Gün[/color]

Orhan bir öneri sunar:

“Yarın bir gün boyunca sahiplik zamiri kullanmadan konuşalım. Bakalım ilişkilerimiz nasıl değişecek.”

Ertesi gün herkes deneyini yapar.

Derya, öğrencilerine “notlarınızı çıkarın” demek yerine “dersin belgelerini açalım” der.

Nil, sevgilisine “benim için mi yaptın?” demez, “neden yaptığını merak ettim” der.

Cem, “benim kitabım nerede” yerine “o kitap nerede?” der.

Günün sonunda bir araya geldiklerinde hepsi aynı sonuca varır:

“Sahipliksiz bir dil, egosuz bir dünyayı anımsatıyor. Fakat duygusal bağ da zayıflıyor. Çünkü bazen ‘benim’ demek, sevgiyi belirtmenin de bir yoludur.”

[color=]V. Dilin Felsefesi: Sahip Olmak mı, Ait Olmak mı?[/color]

Tartışma akşam ilerledikçe daha derinleşir. Nil, düşünceli bir şekilde sorar:

“Belki de esas mesele sahip olmak değil, ait olmaktır. Çünkü ait olmak paylaşımı, sahip olmak ise kontrolü çağrıştırıyor.”

Derya başını sallayarak cevap verir:

“Sahiplik zamirleri, insanın evriminde kimlik inşasının ilk taşlarıydı. ‘Benim’ diyebildiğimiz anda benlik bilinci doğdu. Ama ‘bizim’ diyebildiğimiz anda uygarlık başladı.”

Bu söz kütüphanede yankılanır. Bir anda herkesin zihninde o sade ama güçlü kelime belirir: biz.

[color=]VI. Forumun Son Sözü: Dil Bizi Birleştirir[/color]

Sevgili forum okurları,

Sahiplik zamirleri yalnızca dilbilgisel öğeler değildir. Onlar geçmişin yankısı, kültürün aynası ve kimliğin sesidir. “Benim” derken neyi koruduğumuzu, “bizim” derken neyi paylaştığımızı her gün yeniden düşünürüz.

Bugün bu yazıyı okurken sizden de bir soru istiyorum:

Siz “benim” dediğinizde gerçekten neye ait oluyorsunuz — yoksa siz mi onun bir parçasısınız?

Belki de asıl sahiplik, kelimelerin değil, anlamın içindedir.

Ve belki de dilin en büyük güzelliği, “bizim” diyebilme cesaretindedir.

Kaynaklar:

- Sapir, E. (1921). Language: An Introduction to the Study of Speech.

- Lakoff, R. (1975). Language and Woman’s Place.

- Aitchison, J. (2003). Words in the Mind: An Introduction to the Mental Lexicon.
 
Üst