Fatih’te Cankurtaran semtinde yer alan Akbıyık Camii, periyodunda Fatih Sultan Mehmet’in katkılarıyla yaptırıldı. Türk mutasavvıf ve şair olan Hacı Bayram-ı Veli’nin öğrencisi Akbıyık Sultan’ın öncülüğünde yapıldığı için de caminin ismi Akbıyık Camii olarak anılmaya başlandı.
İstanbul’daki öbür mescitlere nazaran küçük ve mimari özelliği pek de bulunmayan cami, birinci yaptırıldığında mescit olarak tasarlanıp bir süre mescit olarak kullanılsa da daha sonrasında minare ek edilerek mescide dönüştürüldü.
Yaptırıldığı tarihten bu yana ziyadesiyle doğal felaketle karşı karşıya kaldığı için asıl haliyle günümüze ulaşmadı. Akbıyık Camii’nin yalnızca minare kısmı asıl haliyle korunabildi.
“MANEVİ PAHA YÜKSEK OLAN CAMİİ”
Mescitle ilgili bilgiler aktaran Sanat Tarihçisi Elif Kabalıoğlu, “Halk tarafınca fazlaca bilinmeyen, fakat manevi ehemmiyeti epey büyük olan bir mescit caminin ortasındayız. Birinci üretiminde bir mescit olarak tamamlandı. Bu camiyi araştırırken karşımıza Akbıyık Sultan çıkıyor. Akbıyık Sultan da Hacı Bayram Hazretleri’nin talebelerinden. 2. Murat’la ve Fatih Sultan Mehmet’le birlikte savaşlara katılan, fetihte bulunan, Ni’mel Ceyş’ten büyük bir sultan. İstanbul’un fethine katılış sürecinden daha sonra kendisinin malı hiç bir biçimde azalmıyor, artmaya devam ediyor, ama fakirlere ve kimsesizlere malını vakfediyor. Rivayete nazaran de Akbıyık Sultan, Fatih Sultan Mehmet’in katkısıyla bu caminin yapılışına vesile oluyor”açıklamasında bulundu.
EZANIN BİRİNCİ OKUNDUĞU YER
Akbıyık Camii’nin Osmanlı periyodunda kıbleye yani Kabe’ye en yakın cami olduğunu vurgulayan Tarihçi Kabalıoğlu, “Camii 15. ve 16. yüzyılda ‘imam el mescid kıble-i önceden’ olarak anılıyordu. Yani burası kıbleye en yakın cami pozisyonundaydı. Burada ezan okunduğunda başka mescitler, bu ezanı takip ediyorlar ve daha sonrasında onlar da okumaya devam ediyorlardı. Bu caminin de bu biçimde hoş bir anısı mevcut. Bu mescit cami yapıldıktan 3 yıl daha sonra da Akbıyık Sultan vefat etti. Türbesi de Bursa’da mevcut, fakat ismi hala Cankurtaran semtinde ve bu mescitte anılmaya devam ediyor. Cami fazlaca fazla sarsıntıya ve yangına maruz kaldığından dolayı günümüze asıl haliyle ulaşmadı. Günümüze asıl haliyle ulaşan kısım caminin minaresi” dedi.
İstanbul’daki öbür mescitlere nazaran küçük ve mimari özelliği pek de bulunmayan cami, birinci yaptırıldığında mescit olarak tasarlanıp bir süre mescit olarak kullanılsa da daha sonrasında minare ek edilerek mescide dönüştürüldü.
Yaptırıldığı tarihten bu yana ziyadesiyle doğal felaketle karşı karşıya kaldığı için asıl haliyle günümüze ulaşmadı. Akbıyık Camii’nin yalnızca minare kısmı asıl haliyle korunabildi.
“MANEVİ PAHA YÜKSEK OLAN CAMİİ”
Mescitle ilgili bilgiler aktaran Sanat Tarihçisi Elif Kabalıoğlu, “Halk tarafınca fazlaca bilinmeyen, fakat manevi ehemmiyeti epey büyük olan bir mescit caminin ortasındayız. Birinci üretiminde bir mescit olarak tamamlandı. Bu camiyi araştırırken karşımıza Akbıyık Sultan çıkıyor. Akbıyık Sultan da Hacı Bayram Hazretleri’nin talebelerinden. 2. Murat’la ve Fatih Sultan Mehmet’le birlikte savaşlara katılan, fetihte bulunan, Ni’mel Ceyş’ten büyük bir sultan. İstanbul’un fethine katılış sürecinden daha sonra kendisinin malı hiç bir biçimde azalmıyor, artmaya devam ediyor, ama fakirlere ve kimsesizlere malını vakfediyor. Rivayete nazaran de Akbıyık Sultan, Fatih Sultan Mehmet’in katkısıyla bu caminin yapılışına vesile oluyor”açıklamasında bulundu.
EZANIN BİRİNCİ OKUNDUĞU YER
Akbıyık Camii’nin Osmanlı periyodunda kıbleye yani Kabe’ye en yakın cami olduğunu vurgulayan Tarihçi Kabalıoğlu, “Camii 15. ve 16. yüzyılda ‘imam el mescid kıble-i önceden’ olarak anılıyordu. Yani burası kıbleye en yakın cami pozisyonundaydı. Burada ezan okunduğunda başka mescitler, bu ezanı takip ediyorlar ve daha sonrasında onlar da okumaya devam ediyorlardı. Bu caminin de bu biçimde hoş bir anısı mevcut. Bu mescit cami yapıldıktan 3 yıl daha sonra da Akbıyık Sultan vefat etti. Türbesi de Bursa’da mevcut, fakat ismi hala Cankurtaran semtinde ve bu mescitte anılmaya devam ediyor. Cami fazlaca fazla sarsıntıya ve yangına maruz kaldığından dolayı günümüze asıl haliyle ulaşmadı. Günümüze asıl haliyle ulaşan kısım caminin minaresi” dedi.