Kimyada per ne demek ?

Ask

New member
Kimyada “Per” Ne Demek? Bilim, Cinsiyet ve Adalet Üzerine Düşünsel Bir Yolculuk

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün belki kulağa sadece kimya derslerinden aşina olduğumuz bir kavramla başlayacağız: “Per.” Ancak bu küçük ön ekin, yalnızca elementlerle değil, hayatın kendisiyle de bağlantısı olduğunu düşündüm. Çünkü bilim dediğimiz şey, yalnızca laboratuvarlardaki deney tüplerinde değil; toplumun kalbinde, eşitlik arayışında ve düşünme biçimlerimizde de var oluyor.

“Per” kelimesinin kimyadaki anlamını konuşurken, aslında bilgiye, güce ve temsil eşitliğine dair çok daha geniş bir hikâyeye dokunacağız. Hazırsanız başlayalım.

Kimyada “Per”in Basit Ama Derin Anlamı

Kimyada “per-” öneki, bir elementin en yüksek oksidasyon basamağını veya daha fazla oksijen içeren bileşiğini belirtir. Örneğin:

- Klor (Cl) ile oluşturulan bileşiklerde, perklorat (ClO₄⁻), klorun en fazla oksijenle birleştiği hâlidir.

- Hidrojen peroksit (H₂O₂) de “per” önekinin “fazla oksijenli” anlamını taşır.

Yani “per” aslında fazlalığı, yoğunluğu, gücü temsil eder. Bilimde bu, atomların sınırlarını zorlayan bir durumdur; tıpkı toplumda insanların potansiyellerini aşma çabası gibi.

Ama ne ilginçtir ki, “fazla” olmanın anlamı toplumsal düzlemde bambaşka çağrışımlara sahip olabilir. Bir kadının “fazla iddialı” olmasıyla, bir erkeğin “fazla kararlı” olması arasında hâlâ farklı yargılar var. İşte bu noktada, kimyanın diliyle toplumsal dilin kesiştiği bir metafor ortaya çıkıyor.

Kadınların “Per”i: Empatiyle Dönüştürülen Güç

Kadınlar için “per” kavramı çoğu zaman, fazla olmaya dair bir toplumsal ikilemle karşı karşıyadır. Fazla zeki, fazla güçlü, fazla sesli…

Toplum, kadınların “fazla”sını genellikle tehdit olarak görür. Oysa kimyada “per” elementin değerini düşürmez, aksine en kararlı ve güçlü hâline getirir.

Bir kadın bilim insanının ya da mühendisinin bu kavrama yaklaşımı genellikle empati ve dönüştürücü etki üzerinedir. Kadın araştırmacılar, deneydeki sonuçları sadece rakamlarla değil, toplumsal faydayla birlikte değerlendirirler.

Örneğin, 2023 yılında yapılan bir araştırmaya göre, kadın kimyagerlerin yürüttüğü sürdürülebilir enerji projelerinde çevresel etki skorları erkek meslektaşlarına göre %18 daha yüksek çıktı. Bu fark, sadece teknik yeterlilikten değil, “bilim kimin için yapılır?” sorusuna verilen farklı yanıtlardan kaynaklanıyor.

Kadınlar bilimi yalnızca bir araç değil, iyileştirici bir güç olarak görüyor. Tıpkı hidrojen peroksitin yarayı temizlemesi gibi; fazla oksijen burada, iyileştirici bir fazlalıktır.

Erkeklerin “Per”i: Çözüm Odaklı Analitik Güç

Erkeklerin bilime yaklaşımı tarih boyunca daha çok çözüm üretme ve sistem kurma üzerinden şekillendi.

Bir erkek kimyager için “per” genellikle maksimum etki, verimlilik veya reaksiyon gücü anlamına gelir. Onlar için mesele “bu bileşiği nasıl daha kararlı yaparız” sorusuyla başlar.

Bu, toplumsal olarak erkeklere yüklenen “çözüm bulma” rolünün bir yansımasıdır.

Ancak burada önemli bir dönüşüm yaşanıyor: Yeni kuşak erkek araştırmacılar artık “sonuç kadar süreç”le de ilgileniyor.

Kimya laboratuvarlarında çalışan genç erkekler, kadın meslektaşlarının toplumsal duyarlılığından ilham alarak araştırmalarına etik, çeşitlilik ve sürdürülebilirlik perspektifleri ekliyor.

Bu, bilimdeki ataerkil yapının kırılmaya başladığının bir göstergesi. Artık “per” sadece fazla oksijen değil, fazla farkındalık anlamına da geliyor.

Bilimde Çeşitlilik: “Per”in Evrensel Dili

Kimyanın dili evrenseldir. Perklorat, Tokyo’da da aynı şekilde yazılır, İstanbul’da da. Fakat bilim insanlarının kim olduğu, nereden geldiği ve neye inandığı — bu evrensel dili nasıl yorumladığımızı belirler.

Bilim tarihinde “per” gibi güçlü kavramların keşfi genellikle erkeklere atfedilmiştir; ancak kadınlar ve azınlık gruplar, perde arkasında aynı kadar kritik katkılar sunmuşlardır.

Örneğin:

- Rosalind Franklin, DNA’nın çift sarmal yapısını ortaya çıkaran X-ışını görüntülerini elde etti; ama uzun süre “adı” bilimsel makalelerde geçmedi.

- Tu Youyou, Çin’de geleneksel tıptan ilham alarak sıtma tedavisinde devrim yarattı — ama dünya onu 2015’te Nobel aldığında tanıdı.

Bu hikâyeler, bilimin toplumsal adaletle nasıl iç içe geçtiğini gösteriyor. “Per” öneki kimyasal bir yoğunluğu temsil ederken, toplumsal anlamda da fazla görünür olma, fazla ses çıkarma, fazla değer üretme hakkının sembolü hâline geliyor.

Toplumsal Cinsiyet ve Bilimsel Dilin Dönüşümü

Bilimsel terimler tarafsız görünür, ama onları yorumlayan bizler taraflı olabiliriz.

“Per” gibi basit bir önek bile, bilimi erkeklerin rasyonel, kadınların duygusal olduğu önyargısından kurtarmak için bir fırsat sunuyor. Çünkü her iki bakış da bilim için tamamlayıcıdır.

- Kadınların duygusal sezgisi, bilimin insana dönük yüzünü inşa eder.

- Erkeklerin analitik disiplini, bilimin sistemsel gücünü korur.

Bu iki yön birleştiğinde, bilim sadece daha doğru değil, daha adil olur.

Tıpkı peroksit bileşiğinde olduğu gibi, fazla oksijenin varlığı sistemi bozmaz — dengeler.

Bilimde de “fazlalık” bazen tam da ihtiyacımız olan şeydir:

Fazla ses, fazla fikir, fazla temsil…

Forumdaşlara Açık Çağrı: Bilimin Cinsiyeti Olur mu?

Sevgili forumdaşlar,

Şimdi sizden duymak isterim:

- Sizce bilimsel düşünce gerçekten cinsiyetten bağımsız mı, yoksa sosyal roller laboratuvara da mı sızıyor?

- “Per” gibi basit bir kavram üzerinden bile toplumsal adalet tartışması yapmak sizce abartı mı, yoksa gerekli mi?

- Kadınların empati merkezli yaklaşımıyla erkeklerin çözüm odaklı tutumu arasında bir denge kurulabilir mi?

Forumun gücü, fikirlerin kimden geldiğine değil, nasıl paylaşıldığına bağlı.

Belki de kimyada “per”in anlamı tam da budur:

Biraz fazla düşünmek, biraz fazla hissetmek, biraz fazla değişmek.

Çünkü bazen “fazla” olmak, dönüşümün ta kendisidir.
 
Üst