ahmetbeyler
Active member
CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte, kendilerini meskenlerinde ziyaret eden gençleri ağırladı. Gençlerin kandil simidi getirdiği Kemal Kılıçdaroğlu ve eşi Selvi Kılıçdaroğlu, elektrikleri kesik meskenlerinde gençlerle çay içerek sohbet etti.
ergenlerden biri Selvi Kılıçdaroğlu’na, “Biz sizi fazlaca merak ettik. Elektrik yok” dedi. Selvi Kılıçdaroğlu, “Elektriğe bağlı hiç bir şeyi kullanamadık. Yönetim ettik. Bizim yalnızca bir hafta, aylarca elektriği kesilenler var. Bir de onları düşünmek lazım. Kalabalık da değiliz. Bir de küçük çocuğu olanı düşünün. Onlar için epeyce daha zor” karşılığını verdi.
Kemal Kılıçdaroğlu ise “Gittiğimiz bir aile öyleydi” dedi. Selvi Kılıçdaroğlu ise “Kim bilir kaç aile öyle” diye konuştu. Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söylemiş oldu:
“bu biçimdece; milyonlarca ailenin elektriği olmadan, 21. yüzyılın Türkiye’sinde yaşadıklarını bütün Türkiye de dünya da öğrenmiş oldu. Genelde şu biçimdeydi: Gazetelerde küçük bir haber, ‘elektriği kesildi.’ Hiç haber bile olmazdı. Lakin elektriği kesilen 4 milyona yakın abone var. Yaklaşık 4 milyon abonenin sesinin duyulmasına yol açtı. bu biçimdece geniş kitleler, ‘elektriği kesilen bir aile sanki nasıl geçiniyor, çocuklar ders çalışıyorlar mı, çocukların elbiseleri yıkanacak…’ Biz elektriği kesilen aileye giderken, tıpkı ailenin doğal gazının kesildiğini de öğrendik. Buna emsal, dramatik bir tablo. Geniş kitlelerin, milyonlarca meskende yaşanan dramatik tablodan haberi yok. Biz Halk Partisiyiz. Halkın partisiyiz. ötürüsıyla, kimsesiz olarak görülen şahısların kimsesi olmak, onlara sahip çıkmak için, bu biçimde bir hareketi başlattık. O insanların yaşadıkları dertleri bütün Türkiye öğrenmiş oldu bu biçimdece.”
Bir gencin sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Tam sayı 3 milyon 447 bin küsur. Yani yaklaşık 4 milyon abone. Bir konutta beş kişi de olabilir, iki kişi de olabilir. Dört milyon abone, her meskende üç kişi yaşasa, 12 milyon kişi” dedi. Bir genç, “Torunlarınız bu meskende hayatış olsa, bu karanlıkta kalmış olsalar, insanın içi kaldırmaz” dedi.
Kılıçdaroğlu kelamlarını şöyleki sürdürdü:
“Sonuçta bunu sizin geniş kitlelere duyurmanız lazım, genç olarak. Beni yurt haricinden da aradılar. Avrupa Sosyalist Partisi Lideri da aradı. örneğin, Avrupa’da kışın elektrik kesintisi olmuyor. Ödesin yahut ödemesin, kimsenin elektriği kesilmiyor. Birtakım ülkelerde, düşük gelirli ailelere elektrik çekilir, diyor. Elektrik borcunun bir kısmını kamu ödüyor. Toplumsal devlet… Durumu yeterli olup da elektrik faturasını ödemeyenlerin voltajını düşürüyorlar. bir daha aydınlık var, ışık var; lakin televizyon izleyemiyor. İnternet hayli ağır çalışıyor. ötürüsıyla o mecburen gidip parasını yatırıyor. herkesin rahat edebileceği, güçten elektrikten mahrum bırakılamayacağı bir ortam yaratılmış aslına bakarsan. Bütün gelişmiş ülkelerde üç aşağı, beş üst bu uygulamalar var.
Ben ondan bir rapor da istedim, Avrupa’daki öbür ülkelerdeki uygulamalar nasıl diye. O bana bir rapor gönderecek. AB’den bir rapor gelecek. Elektrik faturasını ödeyemeyen ya da şuurlu olarak ödemek istemeyenler için nelerin yapıldığına yönelik olarak bir rapor gelecek.”
‘Temel insan hakkını pazarlayamazsınız’
ergenlerden birinin “Elektrik firmalarının daha fazla kamuda olması gerekmez mi?” sorusuna Kemal Kılıçdaroğlu, şu cevabı verdi:
“Biz bu direnişi yaparken, ‘beşli çeteden’ kelam ettik ve bir de örnek verdik. Cengiz İnşaat. Onlar, büyük ihale alan, ihale alan değil aslında adrese teslim ihale verilen, dünyanın parasını kazanan… Artık siz elektrik faturasını ösöylemiş olduğiniz vakit, firmanın karını ödüyorsunuz, firmanın yaptığı mukaveleye bakılırsa yapması gereken yatırımın bedelini ödüyorsunuz. Karını alıyor, yapması gereken yatırımı yapmıyor. Yapmadığı için Isparta’da olduğu üzere elektrikler kesiliyor. Kontratın feshedilmesi lazım. Elektrik aslında bir kamu bakılırsavidir. Su, elektrik, doğal gaz, hatta internet. Artık bunlar, temel insan hakkı olarak ortaya çıkmıştır, 21. yüzyılda. İnternetsiz bir meskeni düşünmek gerçek değil. Dünya ile irtibat kuracaksınız. Elektrik olmadığı vakit aygıtların büyük bir kısmı çalışmıyor. Bu artık bir temel insan hakkı.
Temel insan hakkını pazarlayamazsınız. Veriyorsanız, minimum teminatını sağlamak zorundasınız. Diyeceksiniz ki, ‘Kimsenin elektriğini kesmeyeceksin.’ Bırakın meskenlerde elektrik kesilmesini, bu da yapılıyor. Çiftçi örneğin kuyudan su çekecek, elektrik gerekiyor. Onun da elektriğini kesiyorsun. O da isyan ediyor. Faturayı ödemesi için ektiği eserin satılması ve karşılığının alındıktan daha sonra ödenmesi lazım. Zira, her ay eser elde edemiyor.
‘Direnmek zorundayız’
Toplumsal devletlerin bu çeşit problemleri sağlıklı, akılcı siyasetlerle çözmeleri gerekiyor. Çözemezseniz bu tıp garip ortamlara yol açıyorsunuz. Artık elektriği kesilenler ise geniş, fakir hak kesitleri. Bir aile şunu söylüyor, ‘Üç çocuğum var, ben meskende yalnızım. İşe gidip çalışmaya başlasam, taban fiyatla bana iş verecekler, üç çocuğa kim bakacak. Kreşe versem, aldığım fiyat kreşe yetmiyor. bu biçimde ben mecburen meskende kalıyorum. Bir gelir elde ediyor, onunla da ben elektrik faturasını ödeyemiyorum, doğal gaz faturasını ödeyemiyorum; kesiliyor.’ ötürüsıyla, buna benzeri dramatik tablolar yaşanıyor. Yaşanması, bizim kabul edeceğimiz bir şey değil. O niçinle, direnmek zorundayız.
‘Beşli çeteler’, uyuşturucu baronları, bunlar toplumun kanının emen keneler üzere. Devletin en büyük işlerini adrese teslim ihale ediyorsanız, milyar dolarlar aktarıyorsanız… Milyar dolarlar bir bireye gitmiyor aslında, onun beslediği artta siyaset aktörleri var. Siyasetin de kendi ortasında çeteleri var. Onlar da para alıyorlar. Sana o ihaleyi verdim ancak onun bir kısmını bana ver, beni finanse et; diyorlar. Uyuşturucu baronları ile kol kola gezip, fotoğraf çektirenler var. ötürüsıyla bu biçimde bir tablo içerisinde, gençleri bilhassa toplumun problemlerin sahip çıkmaları gerekiyor. Biz, arkadaşlarıma söylemiş oldum; vilayet liderleri, ilçe liderleri elektriği kesilen aileleri ziyaret etsinler. Bakıyorsun örneğin, Gaziantep’ten bir görüntü geldi, gencecik bir kız, anne dramı anlatırken o ağlıyor. Olmaz. Çocuğun en günahı var? hiç bir günahı yok. O nasıl ders çalışacak? Hangi moralle okula gidecek.
Elektriği kesilen aileler, elektriğimiz kesildi diye kamuoyunun önüne de çıkamıyorlar. Yoksulluğun afişe edilmesini de istemiyor, aileler. Bunu toplumsal devletin bilmesi lazım, aileyi muhafazası lazım. Aile Takviyeleri Sigortası bu açıdan epey kıymetli.
Bu ortada şunu da söyleyeyim. Komşularımızla fevkalade hoş bir dayanışma ortasındaydık. Birinci lambalar söndüğü vakit, hepsi lambaları söndürmüştü. Biz yakın dedik. Yemekler geldi. aslına bakarsanız iki bireyiz.”
‘Bu düzenle arbede etmemiz lazım’
Bir genç Kılıçdaroğlu’na, “Son küme toplantınızda ‘kavga edeceğiz’ diye bir telaffuzda bulundunuz. Bu telaffuzun altında ne yatıyor?” sorusunu yöneltti. Kılıçdaroğlu, şu karşılığı verdi:
“Türkiye o denli bir noktaya geldi ki, anayasa askıda, hukuk sistemi askıda, yargı siyasetin buyruğunda, adalet söylemiş olduğiniz kavram neredeyse yok oldu. bu biçimde biz bütün bu haksızlıklara karşı direnmemiz gerekiyor. Yani hengame etmemiz gerekiyor. her insanın bakılırsavi var. Siz Türkiye’yi sığınmacıların merkezi haline getirirseniz, Türkiye’yi Avrupa’nın sığınmacı hapishanesi haline dönüştürürseniz, milyonlarca sığınmacı gelir ve bunların kimliklerini dahi hakikat dürüst bilemezseniz; bu düzenle arbede etmeniz lazım. Uyuşturucu baronları ile siyasetin iç içe geçtiği bir tertip var. Bu düzenle hengame etmemiz lazım.
Bu arbedeyi vermezseniz, bu hengameyi hepimiz vermezsek, başaralı olamayız. Zira karşımızda hukuku, adaleti, insan haklarını, toplumun problemlerini bilen; o meseleleri çözmeye amade bir iktidar yok. Dayatmacı bir iktidar var. Seyahat olaylarında, beraat ettiğiniz davada tekrar yargılanıyorsunuz, bu sefer müebbet cezası alıyorsunuz. Buna emsal haksızlıklar fazlaca fazla. Hepimizin bu çabayı yapması lazım.
Arbede derken; yalnızca toplumsal demokratlara, demokratlara değil aslında… Adaletten, hukuktan yana olan herkese sesleniyoruz. Herkese diyoruz. Bu yapı, anlayış, idare formu. Türkiye’ye felaket getiriyor. En epey etkilenen kesim, gençler. Gençler özgürlük istiyorlar, rahat yaşamak istiyorlar, niyetlerini özgürce söz etmek istiyorlar. Ancak bu biçimde bir ortamda, gençler istek ettikleri özgürlük atmosferini bir türlü yakalayamıyorlar. Sanki yurt dışına mı gitsem, arayışları başlıyor.
Yurtsever gençlerin, kendi ülkelerinde kalıp, bu çabayı vererek, kendi ülkelerinde demokrasiyi getirmeleri konusunda verdikleri uğraşın kararınu almaları lazım. Evet iktidarı, biz değiştirdik demeleri lazım. Bunu yapabiliriz. 6 milyon 300 bin genç birinci kere oy kullanacak. 6 milyon 300 bin genç Türkiye’nin yazgısını değiştirecek.
Gençler, dünya siyaset tarihine hoş bir armağan bırakmış olacaklar. Demokratik yollarla bir dikta idaresini sandıkta yendik diye. hiç bir yerde rastlanmadı. Siz bunu yapacaksınız. O niçinle işi sağ-sol olayından büsbütün ayırıp, büsbütün demokrasiye, insan haklarına, niyet özgürlüğüne kilitlenip, bunun üzerinden toplumu örgütlemeliyiz. Ve topluma, gerçekleri anlatmalıyız. her insanın problemlerine ilgi duyduğumuzu, meseleleri çözmek için çaba ettiğimizi, kendi sıkıntılarımızı çözmek için de gayret ettiğimizi söz etmeliyiz. Bunlar olduğu taktirde Türkiye’nin kısa mühlet ortasında düzeleceğine inanıyorum.
‘Aslında bu bir manifesto’
Son küme toplantısında söylemiş olduğim de buydu. Aslında bu bir manifesto. Artık, bizim daima birlikte; toplumun her kısmı, aydın kısmı, sorumluluk hisseden her kesim, ülkenin geleceğinden kaygı duyan her kesitin ortak hareket etmesi lazım. Bu hengame ortaklaştığımız bir arbede olmak zorunda.”
Bir gencin, “Bugün son elektriksiz geceniz” demesi üzerine Kılıçdaroğlu, “Bir hafta, kelamını vermiştim. Daha doğrusu kelam vermiştik. Faturayı ödememeye birlikte karar vermiştik. Elektriği kesilen vatandaşların ortasında yaşadığı kaideleri bizim de yaşamamız lazım. söylemiş olduklerimizin toplumda tartısının olması için. Elektrikler söndü deyip de aydınlıkta oturursanız olmaz. Söndüyse, o beşerler bir dram yaşıyorsa, o dramı hissetmeniz lazım. bu biçimde söylemiş olduğimiz kelamların samimi olduğunu, yürekten olduğunu toplum anlamış olacaktır” dedi.
Bir gencin “Fatura da Selvi Hanım’ın üzerine galiba” demesi üzerine Selvi Kılıçdaroğlu, “Benim üzerime evet” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu ise “Ama yarın ben ödeyeceğim. Cep telefonu ile ödeme yapacağız” diye konuştu.
ergenlerden birinin “Sosyal medyada faturanızı ödeyeceğini söyleyenler oldu” demesi üzerine Selvi Kılıçdaroğlu, “Onu samimi olarak da söyleyenler oldu, tabi. Orada gaye ödeyemediğimizden değil” karşılığını verdi.
‘Birimiz karanlıktaysa hiç birimiz aydınlıkta değiliz’
Bir genç, “Evinde elektriği olmayan öğrenciler, muhakkak ders çalışacak alan bulamıyorlar. Biz öğrenci olarak bu düşünceyi yaşasaydık epeyce büyük bir sorun oluştururdu” dedi. Kılıçdaroğlu ise şunları söylemiş oldu:
“İnsan hayatında en büyük külfet, yaşadığı standardın düşmesidir. Alışmışsanız muhakkak bir hayat düzebir daha, geriye hakikat gittiğinizde ruhsal, ruhsal olarak büyük bir ıstıraba girersiniz. Düne kadar uygun bir hayat sürdürürken, aniden elektrikleriniz kesiliyor. bu biçimde pahalandırmak lazım. Onların yaşadığı külfetler sahiden ağır. Bunu gördük. Mamak’ta bir konuta gittik, Çocuk Esirgeme Kurumu’nda yetişmiş bir çocuk, 18 yaşından daha sonra; ‘kalamazsın burada’ diyorlar. Küçük bir yer tutmuş, onun da elektriğini kesmişler. Elektrik faturasını ödedik. Çocuk Esirgeme Kurumu’nda olan bir kızla tanışmışlar, onunla evlenecekler. ‘Senin bütün mobilyanı ben döşeyeceğim’ dedim. Hoş bir düğün yapacağız. Hoş bir evlilik yaptıracağız ona. Çok sayıda vatandaş da elektrik borcunu ödeyemeyen birfazlaca insanın borcunu ödemeye başladı. Büyük kahır zira.
Adalet hengamesi, hak hengamesi, Türkiye’yi aydınlığa çıkarma hengamesi epey kıymetlidir. Birimiz karanlıktaysa hiç birimiz aydınlıkta değiliz. Aydınlığı yaşatmak için ve sürdürülebilir kılmak için hiç kimsenin karanlıkta kalmaması lazım. Aydınlık günler dileği ile…”
ergenlerden biri Selvi Kılıçdaroğlu’na, “Biz sizi fazlaca merak ettik. Elektrik yok” dedi. Selvi Kılıçdaroğlu, “Elektriğe bağlı hiç bir şeyi kullanamadık. Yönetim ettik. Bizim yalnızca bir hafta, aylarca elektriği kesilenler var. Bir de onları düşünmek lazım. Kalabalık da değiliz. Bir de küçük çocuğu olanı düşünün. Onlar için epeyce daha zor” karşılığını verdi.
Kemal Kılıçdaroğlu ise “Gittiğimiz bir aile öyleydi” dedi. Selvi Kılıçdaroğlu ise “Kim bilir kaç aile öyle” diye konuştu. Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söylemiş oldu:
“bu biçimdece; milyonlarca ailenin elektriği olmadan, 21. yüzyılın Türkiye’sinde yaşadıklarını bütün Türkiye de dünya da öğrenmiş oldu. Genelde şu biçimdeydi: Gazetelerde küçük bir haber, ‘elektriği kesildi.’ Hiç haber bile olmazdı. Lakin elektriği kesilen 4 milyona yakın abone var. Yaklaşık 4 milyon abonenin sesinin duyulmasına yol açtı. bu biçimdece geniş kitleler, ‘elektriği kesilen bir aile sanki nasıl geçiniyor, çocuklar ders çalışıyorlar mı, çocukların elbiseleri yıkanacak…’ Biz elektriği kesilen aileye giderken, tıpkı ailenin doğal gazının kesildiğini de öğrendik. Buna emsal, dramatik bir tablo. Geniş kitlelerin, milyonlarca meskende yaşanan dramatik tablodan haberi yok. Biz Halk Partisiyiz. Halkın partisiyiz. ötürüsıyla, kimsesiz olarak görülen şahısların kimsesi olmak, onlara sahip çıkmak için, bu biçimde bir hareketi başlattık. O insanların yaşadıkları dertleri bütün Türkiye öğrenmiş oldu bu biçimdece.”
Bir gencin sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Tam sayı 3 milyon 447 bin küsur. Yani yaklaşık 4 milyon abone. Bir konutta beş kişi de olabilir, iki kişi de olabilir. Dört milyon abone, her meskende üç kişi yaşasa, 12 milyon kişi” dedi. Bir genç, “Torunlarınız bu meskende hayatış olsa, bu karanlıkta kalmış olsalar, insanın içi kaldırmaz” dedi.
Kılıçdaroğlu kelamlarını şöyleki sürdürdü:
“Sonuçta bunu sizin geniş kitlelere duyurmanız lazım, genç olarak. Beni yurt haricinden da aradılar. Avrupa Sosyalist Partisi Lideri da aradı. örneğin, Avrupa’da kışın elektrik kesintisi olmuyor. Ödesin yahut ödemesin, kimsenin elektriği kesilmiyor. Birtakım ülkelerde, düşük gelirli ailelere elektrik çekilir, diyor. Elektrik borcunun bir kısmını kamu ödüyor. Toplumsal devlet… Durumu yeterli olup da elektrik faturasını ödemeyenlerin voltajını düşürüyorlar. bir daha aydınlık var, ışık var; lakin televizyon izleyemiyor. İnternet hayli ağır çalışıyor. ötürüsıyla o mecburen gidip parasını yatırıyor. herkesin rahat edebileceği, güçten elektrikten mahrum bırakılamayacağı bir ortam yaratılmış aslına bakarsan. Bütün gelişmiş ülkelerde üç aşağı, beş üst bu uygulamalar var.
Ben ondan bir rapor da istedim, Avrupa’daki öbür ülkelerdeki uygulamalar nasıl diye. O bana bir rapor gönderecek. AB’den bir rapor gelecek. Elektrik faturasını ödeyemeyen ya da şuurlu olarak ödemek istemeyenler için nelerin yapıldığına yönelik olarak bir rapor gelecek.”
‘Temel insan hakkını pazarlayamazsınız’
ergenlerden birinin “Elektrik firmalarının daha fazla kamuda olması gerekmez mi?” sorusuna Kemal Kılıçdaroğlu, şu cevabı verdi:
“Biz bu direnişi yaparken, ‘beşli çeteden’ kelam ettik ve bir de örnek verdik. Cengiz İnşaat. Onlar, büyük ihale alan, ihale alan değil aslında adrese teslim ihale verilen, dünyanın parasını kazanan… Artık siz elektrik faturasını ösöylemiş olduğiniz vakit, firmanın karını ödüyorsunuz, firmanın yaptığı mukaveleye bakılırsa yapması gereken yatırımın bedelini ödüyorsunuz. Karını alıyor, yapması gereken yatırımı yapmıyor. Yapmadığı için Isparta’da olduğu üzere elektrikler kesiliyor. Kontratın feshedilmesi lazım. Elektrik aslında bir kamu bakılırsavidir. Su, elektrik, doğal gaz, hatta internet. Artık bunlar, temel insan hakkı olarak ortaya çıkmıştır, 21. yüzyılda. İnternetsiz bir meskeni düşünmek gerçek değil. Dünya ile irtibat kuracaksınız. Elektrik olmadığı vakit aygıtların büyük bir kısmı çalışmıyor. Bu artık bir temel insan hakkı.
Temel insan hakkını pazarlayamazsınız. Veriyorsanız, minimum teminatını sağlamak zorundasınız. Diyeceksiniz ki, ‘Kimsenin elektriğini kesmeyeceksin.’ Bırakın meskenlerde elektrik kesilmesini, bu da yapılıyor. Çiftçi örneğin kuyudan su çekecek, elektrik gerekiyor. Onun da elektriğini kesiyorsun. O da isyan ediyor. Faturayı ödemesi için ektiği eserin satılması ve karşılığının alındıktan daha sonra ödenmesi lazım. Zira, her ay eser elde edemiyor.
‘Direnmek zorundayız’
Toplumsal devletlerin bu çeşit problemleri sağlıklı, akılcı siyasetlerle çözmeleri gerekiyor. Çözemezseniz bu tıp garip ortamlara yol açıyorsunuz. Artık elektriği kesilenler ise geniş, fakir hak kesitleri. Bir aile şunu söylüyor, ‘Üç çocuğum var, ben meskende yalnızım. İşe gidip çalışmaya başlasam, taban fiyatla bana iş verecekler, üç çocuğa kim bakacak. Kreşe versem, aldığım fiyat kreşe yetmiyor. bu biçimde ben mecburen meskende kalıyorum. Bir gelir elde ediyor, onunla da ben elektrik faturasını ödeyemiyorum, doğal gaz faturasını ödeyemiyorum; kesiliyor.’ ötürüsıyla, buna benzeri dramatik tablolar yaşanıyor. Yaşanması, bizim kabul edeceğimiz bir şey değil. O niçinle, direnmek zorundayız.
‘Beşli çeteler’, uyuşturucu baronları, bunlar toplumun kanının emen keneler üzere. Devletin en büyük işlerini adrese teslim ihale ediyorsanız, milyar dolarlar aktarıyorsanız… Milyar dolarlar bir bireye gitmiyor aslında, onun beslediği artta siyaset aktörleri var. Siyasetin de kendi ortasında çeteleri var. Onlar da para alıyorlar. Sana o ihaleyi verdim ancak onun bir kısmını bana ver, beni finanse et; diyorlar. Uyuşturucu baronları ile kol kola gezip, fotoğraf çektirenler var. ötürüsıyla bu biçimde bir tablo içerisinde, gençleri bilhassa toplumun problemlerin sahip çıkmaları gerekiyor. Biz, arkadaşlarıma söylemiş oldum; vilayet liderleri, ilçe liderleri elektriği kesilen aileleri ziyaret etsinler. Bakıyorsun örneğin, Gaziantep’ten bir görüntü geldi, gencecik bir kız, anne dramı anlatırken o ağlıyor. Olmaz. Çocuğun en günahı var? hiç bir günahı yok. O nasıl ders çalışacak? Hangi moralle okula gidecek.
Elektriği kesilen aileler, elektriğimiz kesildi diye kamuoyunun önüne de çıkamıyorlar. Yoksulluğun afişe edilmesini de istemiyor, aileler. Bunu toplumsal devletin bilmesi lazım, aileyi muhafazası lazım. Aile Takviyeleri Sigortası bu açıdan epey kıymetli.
Bu ortada şunu da söyleyeyim. Komşularımızla fevkalade hoş bir dayanışma ortasındaydık. Birinci lambalar söndüğü vakit, hepsi lambaları söndürmüştü. Biz yakın dedik. Yemekler geldi. aslına bakarsanız iki bireyiz.”
‘Bu düzenle arbede etmemiz lazım’
Bir genç Kılıçdaroğlu’na, “Son küme toplantınızda ‘kavga edeceğiz’ diye bir telaffuzda bulundunuz. Bu telaffuzun altında ne yatıyor?” sorusunu yöneltti. Kılıçdaroğlu, şu karşılığı verdi:
“Türkiye o denli bir noktaya geldi ki, anayasa askıda, hukuk sistemi askıda, yargı siyasetin buyruğunda, adalet söylemiş olduğiniz kavram neredeyse yok oldu. bu biçimde biz bütün bu haksızlıklara karşı direnmemiz gerekiyor. Yani hengame etmemiz gerekiyor. her insanın bakılırsavi var. Siz Türkiye’yi sığınmacıların merkezi haline getirirseniz, Türkiye’yi Avrupa’nın sığınmacı hapishanesi haline dönüştürürseniz, milyonlarca sığınmacı gelir ve bunların kimliklerini dahi hakikat dürüst bilemezseniz; bu düzenle arbede etmeniz lazım. Uyuşturucu baronları ile siyasetin iç içe geçtiği bir tertip var. Bu düzenle hengame etmemiz lazım.
Bu arbedeyi vermezseniz, bu hengameyi hepimiz vermezsek, başaralı olamayız. Zira karşımızda hukuku, adaleti, insan haklarını, toplumun problemlerini bilen; o meseleleri çözmeye amade bir iktidar yok. Dayatmacı bir iktidar var. Seyahat olaylarında, beraat ettiğiniz davada tekrar yargılanıyorsunuz, bu sefer müebbet cezası alıyorsunuz. Buna emsal haksızlıklar fazlaca fazla. Hepimizin bu çabayı yapması lazım.
Arbede derken; yalnızca toplumsal demokratlara, demokratlara değil aslında… Adaletten, hukuktan yana olan herkese sesleniyoruz. Herkese diyoruz. Bu yapı, anlayış, idare formu. Türkiye’ye felaket getiriyor. En epey etkilenen kesim, gençler. Gençler özgürlük istiyorlar, rahat yaşamak istiyorlar, niyetlerini özgürce söz etmek istiyorlar. Ancak bu biçimde bir ortamda, gençler istek ettikleri özgürlük atmosferini bir türlü yakalayamıyorlar. Sanki yurt dışına mı gitsem, arayışları başlıyor.
Yurtsever gençlerin, kendi ülkelerinde kalıp, bu çabayı vererek, kendi ülkelerinde demokrasiyi getirmeleri konusunda verdikleri uğraşın kararınu almaları lazım. Evet iktidarı, biz değiştirdik demeleri lazım. Bunu yapabiliriz. 6 milyon 300 bin genç birinci kere oy kullanacak. 6 milyon 300 bin genç Türkiye’nin yazgısını değiştirecek.
Gençler, dünya siyaset tarihine hoş bir armağan bırakmış olacaklar. Demokratik yollarla bir dikta idaresini sandıkta yendik diye. hiç bir yerde rastlanmadı. Siz bunu yapacaksınız. O niçinle işi sağ-sol olayından büsbütün ayırıp, büsbütün demokrasiye, insan haklarına, niyet özgürlüğüne kilitlenip, bunun üzerinden toplumu örgütlemeliyiz. Ve topluma, gerçekleri anlatmalıyız. her insanın problemlerine ilgi duyduğumuzu, meseleleri çözmek için çaba ettiğimizi, kendi sıkıntılarımızı çözmek için de gayret ettiğimizi söz etmeliyiz. Bunlar olduğu taktirde Türkiye’nin kısa mühlet ortasında düzeleceğine inanıyorum.
‘Aslında bu bir manifesto’
Son küme toplantısında söylemiş olduğim de buydu. Aslında bu bir manifesto. Artık, bizim daima birlikte; toplumun her kısmı, aydın kısmı, sorumluluk hisseden her kesim, ülkenin geleceğinden kaygı duyan her kesitin ortak hareket etmesi lazım. Bu hengame ortaklaştığımız bir arbede olmak zorunda.”
Bir gencin, “Bugün son elektriksiz geceniz” demesi üzerine Kılıçdaroğlu, “Bir hafta, kelamını vermiştim. Daha doğrusu kelam vermiştik. Faturayı ödememeye birlikte karar vermiştik. Elektriği kesilen vatandaşların ortasında yaşadığı kaideleri bizim de yaşamamız lazım. söylemiş olduklerimizin toplumda tartısının olması için. Elektrikler söndü deyip de aydınlıkta oturursanız olmaz. Söndüyse, o beşerler bir dram yaşıyorsa, o dramı hissetmeniz lazım. bu biçimde söylemiş olduğimiz kelamların samimi olduğunu, yürekten olduğunu toplum anlamış olacaktır” dedi.
Bir gencin “Fatura da Selvi Hanım’ın üzerine galiba” demesi üzerine Selvi Kılıçdaroğlu, “Benim üzerime evet” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu ise “Ama yarın ben ödeyeceğim. Cep telefonu ile ödeme yapacağız” diye konuştu.
ergenlerden birinin “Sosyal medyada faturanızı ödeyeceğini söyleyenler oldu” demesi üzerine Selvi Kılıçdaroğlu, “Onu samimi olarak da söyleyenler oldu, tabi. Orada gaye ödeyemediğimizden değil” karşılığını verdi.
‘Birimiz karanlıktaysa hiç birimiz aydınlıkta değiliz’
Bir genç, “Evinde elektriği olmayan öğrenciler, muhakkak ders çalışacak alan bulamıyorlar. Biz öğrenci olarak bu düşünceyi yaşasaydık epeyce büyük bir sorun oluştururdu” dedi. Kılıçdaroğlu ise şunları söylemiş oldu:
“İnsan hayatında en büyük külfet, yaşadığı standardın düşmesidir. Alışmışsanız muhakkak bir hayat düzebir daha, geriye hakikat gittiğinizde ruhsal, ruhsal olarak büyük bir ıstıraba girersiniz. Düne kadar uygun bir hayat sürdürürken, aniden elektrikleriniz kesiliyor. bu biçimde pahalandırmak lazım. Onların yaşadığı külfetler sahiden ağır. Bunu gördük. Mamak’ta bir konuta gittik, Çocuk Esirgeme Kurumu’nda yetişmiş bir çocuk, 18 yaşından daha sonra; ‘kalamazsın burada’ diyorlar. Küçük bir yer tutmuş, onun da elektriğini kesmişler. Elektrik faturasını ödedik. Çocuk Esirgeme Kurumu’nda olan bir kızla tanışmışlar, onunla evlenecekler. ‘Senin bütün mobilyanı ben döşeyeceğim’ dedim. Hoş bir düğün yapacağız. Hoş bir evlilik yaptıracağız ona. Çok sayıda vatandaş da elektrik borcunu ödeyemeyen birfazlaca insanın borcunu ödemeye başladı. Büyük kahır zira.
Adalet hengamesi, hak hengamesi, Türkiye’yi aydınlığa çıkarma hengamesi epey kıymetlidir. Birimiz karanlıktaysa hiç birimiz aydınlıkta değiliz. Aydınlığı yaşatmak için ve sürdürülebilir kılmak için hiç kimsenin karanlıkta kalmaması lazım. Aydınlık günler dileği ile…”