Cansu
New member
Fıstık Hangi Aylarda Sökülür? – Bir Yaz Akşamının Düşündürdükleri
Selam dostlar,
Uzun zamandır içimde bir hikâye birikiyordu… Hani bazen bir konu, sadece bilgi değil, duygu da barındırır ya; işte “fıstık ne zaman sökülür?” sorusu bile insana sadece tarımı değil, hayatın ritmini hatırlatır. Bu akşam güneş batarken, bahçede toprak kokusunu içime çekerken, size bu hikâyeyi anlatmak istedim.
Toprağın Sessiz Hikâyesi
Gaziantep’in kenar köylerinden birinde geçiyor hikâyemiz. Ağustosun son günleri… Hava hem sıcak hem yorgun, tıpkı insanlar gibi. Fıstık ağaçları dallarında bir yılın emeğini taşıyor. Toprak çatlamış, ama gururlu; çünkü içinde sakladığı bereketin zamanı yaklaşmakta.
Ali, ellili yaşlarında bir çiftçiydi. Hesaplı, planlı, “ne zaman ne yapılır” bilen bir adam. Kışın gübreyi eksik etmez, baharda budamayı titizlikle yapar, yazın da sabahın ilk ışığında tarladaydı. Onun için fıstık sadece bir mahsul değil, bir stratejiydi. “Fıstık erken sökülürse verim düşer, geç sökülürse çatlar, altın oranı bulacaksın” derdi.
Yanında Zeynep vardı, karısı. Yumuşacık bir yürek… Toprağa değil, insana dokunmayı bilen bir kadındı. Fıstığın dalına baktığında meyvenin olgunluğunu değil, onu büyüten ellerin nasırını görürdü.
O yaz, köydeki herkes aynı telaşın içindeydi. Herkesin aklında aynı soru:
“Bu yıl fıstık ne zaman sökülecek?”
Erkek Hesap Eder, Kadın Hisseder
Ali sabah erkenden bahçeye gitti. Elinde bıçağı, gözünde planları vardı. Birkaç dalı kesip fıstıkların kabuğuna baktı. Henüz tam kızarmamıştı. “Bir hafta daha var” diye mırıldandı.
Ama Zeynep o sırada tarlanın kenarında diz çökmüş, toprağı avuçluyordu. “Ali,” dedi, “toprak hazır artık. Bak, nem azaldı, güneş yakıyor, daha fazla beklersek çatlar bu toprak.”
Ali kaşlarını çattı. “Sen topraktan mı anlarsın Zeynep? Bilim var, hesap var. Eylül’ün ilk haftası sökülür, herkes bilir.”
Zeynep gülümsedi. “Bilim de doğru der, ama bazen toprak kalp gibidir, hissedersin. Sen kulağını ver toprağa, o ne zaman sökülmesi gerektiğini söyler.”
O an aralarında sessiz bir anlaşmazlık doğdu. Biri takvimle konuşuyordu, diğeri sezgiyle. Ama her ikisi de aynı şeyi istiyordu: Emeğin karşılığını, alın terinin huzurunu.
Söküm Vakti: Eylül’ün Kalbi
Günler geçti. Rüzgâr biraz daha serinlemeye başladı. Eylül’ün ikinci haftası köyün üzerinde altın rengi bir sessizlik vardı. Fıstık ağaçlarının dalları sanki “Artık hazırız” diyordu.
Ali, Zeynep’in ısrarı üzerine o sabah fıstık bahçesine birlikte gitti. Zeynep toprağı kazdığında o taze yeşil kabukların içinden kızıl fıstık taneleri parladı. “Bak Ali,” dedi, “doğa bana fısıldadı.”
Ali eline aldı, bastırdı, kabuk kırıldı, içinden çıkan fıstık öyle doluydu ki gülümsedi. “Bu yıl bereketli olacak Zeynep… Haklıymışsın.”
O gün köydeki herkes tarlalara indi. Traktör sesleri, çocukların kahkahaları, kadınların türkülerine karıştı. Fıstıklar toplanıyor, seriliyor, kurutuluyordu. Güneş batarken herkesin alnından ter damlıyor ama yüzünde huzur parlıyordu.
Toprakla İnsan Arasındaki Bağ
Fıstık aslında sadece Eylül ayında sökülmez dostlar, gönül zamanı da bekler. Çünkü her fıstık tanesi bir sabır hikâyesidir. Mayısta çiçek açar, Temmuz’da kabuğa girer, Eylül’de meyve verir. Tıpkı insanın emekle olgunlaşması gibi…
Ali o günden sonra Zeynep’in sözlerine daha çok kulak vermeye başladı. “Strateji akılla yapılır ama bereket kalpten gelir” derdi artık.
Zeynep ise her Eylül ayında fıstık bahçesine gider, toprağa çıplak elle dokunur, “Bu yıl da konuştuk seninle, değil mi?” diye fısıldardı.
Forumdaşlara Bir Söz
Bazen bir bitkinin söküm tarihi bile bize hayatın ritmini öğretir. Sabırsız olursak ham kalır, fazla beklersek çürür. Dengeyi bulmak, hem bilgi hem yürek ister.
Fıstık Eylül ayında sökülür derler, ama ben derim ki, o aslında “doğru zamanı hissettiğinde” sökülür. Çünkü tıpkı ilişkilerde olduğu gibi, toprağın da bir dili, bir duygusu vardır.
Şimdi size soruyorum dostlar:
Siz hiç toprağın kalp atışını dinlediniz mi?
Ya da birinin sözünden çok, sessizliğine güvenip doğru kararı verdiniz mi?
Paylaşın lütfen…
Belki sizin de bir “fıstık zamanı” hikâyeniz vardır.
Belki siz de bir Zeynep ya da bir Ali’sinizdir — biri aklın, biri kalbin sesi.
Son Söz
Bu hikâyeyi yazarken düşündüm de, toprakla uğraşmak sadece emek değil, bir dua biçimi. Fıstık sökümü sadece bir iş değil, sabrın meyvesini görmek gibi bir şey.
O yüzden, Eylül geldiğinde fıstıklar toplanırken, ben hep içimden aynı cümleyi geçiririm:
“Toprak sabreder, insan dinlerse bereket olur.”
Ve belki de, en doğru söküm zamanı, kalbimizin “hazırım” dediği andır.
Selam dostlar,
Uzun zamandır içimde bir hikâye birikiyordu… Hani bazen bir konu, sadece bilgi değil, duygu da barındırır ya; işte “fıstık ne zaman sökülür?” sorusu bile insana sadece tarımı değil, hayatın ritmini hatırlatır. Bu akşam güneş batarken, bahçede toprak kokusunu içime çekerken, size bu hikâyeyi anlatmak istedim.
Toprağın Sessiz Hikâyesi
Gaziantep’in kenar köylerinden birinde geçiyor hikâyemiz. Ağustosun son günleri… Hava hem sıcak hem yorgun, tıpkı insanlar gibi. Fıstık ağaçları dallarında bir yılın emeğini taşıyor. Toprak çatlamış, ama gururlu; çünkü içinde sakladığı bereketin zamanı yaklaşmakta.
Ali, ellili yaşlarında bir çiftçiydi. Hesaplı, planlı, “ne zaman ne yapılır” bilen bir adam. Kışın gübreyi eksik etmez, baharda budamayı titizlikle yapar, yazın da sabahın ilk ışığında tarladaydı. Onun için fıstık sadece bir mahsul değil, bir stratejiydi. “Fıstık erken sökülürse verim düşer, geç sökülürse çatlar, altın oranı bulacaksın” derdi.
Yanında Zeynep vardı, karısı. Yumuşacık bir yürek… Toprağa değil, insana dokunmayı bilen bir kadındı. Fıstığın dalına baktığında meyvenin olgunluğunu değil, onu büyüten ellerin nasırını görürdü.
O yaz, köydeki herkes aynı telaşın içindeydi. Herkesin aklında aynı soru:
“Bu yıl fıstık ne zaman sökülecek?”
Erkek Hesap Eder, Kadın Hisseder
Ali sabah erkenden bahçeye gitti. Elinde bıçağı, gözünde planları vardı. Birkaç dalı kesip fıstıkların kabuğuna baktı. Henüz tam kızarmamıştı. “Bir hafta daha var” diye mırıldandı.
Ama Zeynep o sırada tarlanın kenarında diz çökmüş, toprağı avuçluyordu. “Ali,” dedi, “toprak hazır artık. Bak, nem azaldı, güneş yakıyor, daha fazla beklersek çatlar bu toprak.”
Ali kaşlarını çattı. “Sen topraktan mı anlarsın Zeynep? Bilim var, hesap var. Eylül’ün ilk haftası sökülür, herkes bilir.”
Zeynep gülümsedi. “Bilim de doğru der, ama bazen toprak kalp gibidir, hissedersin. Sen kulağını ver toprağa, o ne zaman sökülmesi gerektiğini söyler.”
O an aralarında sessiz bir anlaşmazlık doğdu. Biri takvimle konuşuyordu, diğeri sezgiyle. Ama her ikisi de aynı şeyi istiyordu: Emeğin karşılığını, alın terinin huzurunu.
Söküm Vakti: Eylül’ün Kalbi
Günler geçti. Rüzgâr biraz daha serinlemeye başladı. Eylül’ün ikinci haftası köyün üzerinde altın rengi bir sessizlik vardı. Fıstık ağaçlarının dalları sanki “Artık hazırız” diyordu.
Ali, Zeynep’in ısrarı üzerine o sabah fıstık bahçesine birlikte gitti. Zeynep toprağı kazdığında o taze yeşil kabukların içinden kızıl fıstık taneleri parladı. “Bak Ali,” dedi, “doğa bana fısıldadı.”
Ali eline aldı, bastırdı, kabuk kırıldı, içinden çıkan fıstık öyle doluydu ki gülümsedi. “Bu yıl bereketli olacak Zeynep… Haklıymışsın.”
O gün köydeki herkes tarlalara indi. Traktör sesleri, çocukların kahkahaları, kadınların türkülerine karıştı. Fıstıklar toplanıyor, seriliyor, kurutuluyordu. Güneş batarken herkesin alnından ter damlıyor ama yüzünde huzur parlıyordu.
Toprakla İnsan Arasındaki Bağ
Fıstık aslında sadece Eylül ayında sökülmez dostlar, gönül zamanı da bekler. Çünkü her fıstık tanesi bir sabır hikâyesidir. Mayısta çiçek açar, Temmuz’da kabuğa girer, Eylül’de meyve verir. Tıpkı insanın emekle olgunlaşması gibi…
Ali o günden sonra Zeynep’in sözlerine daha çok kulak vermeye başladı. “Strateji akılla yapılır ama bereket kalpten gelir” derdi artık.
Zeynep ise her Eylül ayında fıstık bahçesine gider, toprağa çıplak elle dokunur, “Bu yıl da konuştuk seninle, değil mi?” diye fısıldardı.
Forumdaşlara Bir Söz
Bazen bir bitkinin söküm tarihi bile bize hayatın ritmini öğretir. Sabırsız olursak ham kalır, fazla beklersek çürür. Dengeyi bulmak, hem bilgi hem yürek ister.
Fıstık Eylül ayında sökülür derler, ama ben derim ki, o aslında “doğru zamanı hissettiğinde” sökülür. Çünkü tıpkı ilişkilerde olduğu gibi, toprağın da bir dili, bir duygusu vardır.
Şimdi size soruyorum dostlar:
Siz hiç toprağın kalp atışını dinlediniz mi?
Ya da birinin sözünden çok, sessizliğine güvenip doğru kararı verdiniz mi?
Paylaşın lütfen…
Belki sizin de bir “fıstık zamanı” hikâyeniz vardır.
Belki siz de bir Zeynep ya da bir Ali’sinizdir — biri aklın, biri kalbin sesi.
Son Söz
Bu hikâyeyi yazarken düşündüm de, toprakla uğraşmak sadece emek değil, bir dua biçimi. Fıstık sökümü sadece bir iş değil, sabrın meyvesini görmek gibi bir şey.
O yüzden, Eylül geldiğinde fıstıklar toplanırken, ben hep içimden aynı cümleyi geçiririm:
“Toprak sabreder, insan dinlerse bereket olur.”
Ve belki de, en doğru söküm zamanı, kalbimizin “hazırım” dediği andır.