bencede
Member
Kuvvetli Holding daha yeterli bir gelecek için hayata geçirdiği “Akıllı Hayat 2030” vizyonu doğrultusunda benimsediği “sorumlu yatırım holdingi” anlayışıyla; çevresel, toplumsal ve yönetişim alanlarında tüm paydaşları için kıymet yaratırken; etraf konusunda farkındalık yaratacak proje ve etkinliklere imza atmayı sürdürüyor. Kuvvetli Holding, Harvard Business Review Türkiye iş birliğiyle her biri alanında kelam sahibi olan fikir liderleri ve iş dünyasının önde gelen temsilcilerinin de iştirakiyle, 8 Haziran’da “Çevre Odaklılıkla Bedel Oluşturmak” başlığı altında bir aktiflik düzenledi. Moderatörlüğünü HBR Türkiye Genel Yayın Direktörü Serdar Turan’ın yaptığı aktifliğe, S360 Kurucusu ve Genel Müdürü Kerem Okumuş, The Club of Rome Eş Lideri Sandrine Dixson-Declève, Dünya Doğayı Muhafaza Vakfı (WWF) Türkiye Ofisi Genel Müdürü Aslı Pasinli, Ticaret Bakanlığı Milletlerarası Mutabakatlar ve AB Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcı Vekili Bahar kuvvetli, TSKB Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aygen ve Şiddetli Güç Mali İşler Genel Müdürü Elif Yener katıldı.
Çevrimiçi gerçekleştirilen aktiflikte, öne çıkan kavramlar, karşı karşıya olduğumuz çevresel tehlikeler ve bunların önüne geçmek için bir an evvel yapılması gerekenler, hususun paydaşlarının öncü temsilcileri tarafınca ele alındı.
“Kısa vadede ‘benim olsun’ anlayışından uzun vadede ‘hepimizin olsun’ anlayışına geçmek”
HBR Türkiye, Genel Yayın Direktörü Serdar Turan ise aktiflikte yaptığı konuşmada; “Çevre konusunda artık son dönemeçteyiz. İş dünyasının birebir zamandağer üretmeye devam etmesi birebir vakitte bunu etrafımıza saygılı bir biçimde yapabilmesi için; uzun vadeli düşünmeyi, kısa vadede ‘benim olsun’ anlayışından uzun vadede ‘hepimizin olsun’ anlayışına geçmeyi içselleştirmesi gerekiyor. Bu fazlaca acil bir gereklilik. Bir an evvel her noktada hayata geçirilmeli” biçiminde konuştu.
“Mevcut dönüşüm, şirketlere onarım ve onarıcı iş modellerini dayatıyor”
S360 Kurucusu ve Genel Müdürü Kerem Okumuş ise, “Sistem şirketleri değişime zorluyor. Bu dönüşüm onarım ve onarıcı iş modellerini dayatıyor. 2030 yılına kadar tüm ekonomiyi net sıfır düzeyine çeksek bile kâfi değil artık iktisadın çevresel tesirlerini azaltmak değil, çevresel varlıkları yenileyen bir ekonomik model inşa edilmesi gerekiyor” dedi. Önümüzde yeni bir dünya nizamı kurabileceğimiz bir 10 yılın olduğuna dikkat çeken Okumuş, ‘Sektörler kendi alanlarında yeni iş modellerini test ediyorlar fakat esaslı bir değişim için kolektif bir bakış açısı gerekiyor. Dönüşümü sistem dayatıyor. Çevresel sürdürülebilirlik bugün en temel insan hakkı olarak karşımıza çıkıyor. Sistemin önündeki en büyük mahzur olan bu yapıların dönüşmesi ve 2030 yılına kadar şirketlerin onarım sürecine girmesi gerekiyor” biçiminde kelamlarını sürdürdü.
“Biyoçeşitlilik kaybı ve pandemi ile birleşen iklim değişikliği insanlık için en büyük varoluşsal risk”
Panele konuşmacı olarak katılan, GreenBiz’in düşük karbon iktisadı ve yeşil ticaret için değişime teşvik eden dünya çapında en tesirli 30 bayandan biri olarak kabul ettiği The Club of Rome Eş Lideri Sandrine Dixson-Declève, 2030 yılına kadar global çapta sera gazı emisyonlarının yüzde 50 oranında azaltılması gerektiğine dikkat çekti. Dixson-Declève, “Şu anda biyoçeşitlilik kaybı ve pandemi ile birleşen iklim değişikliği, insanlık için en büyük varoluşsal risk olup gezegen çapında acil bir durum haline gelmiştir. Net sıfır amaçlarımıza ve Paris Anlaşması’nda ortaya konan küresel ortalama sıcaklık artışının 1,5°C’nin altında tutulması gayesine ulaşmak için 2030 yılına kadar global çapta sera gazı emisyonlarının yüzde 50 oranında azalmasını sağlamalıyız. Bu devir; dünyanın tüm devletlerinin bilim insanları, ekonomistler, iş dünyasının önderleri ve vatandaşlarla iş birliği halinde, argümanlı iklim stratejileri benimsemesi, fosil güçten kurtulması, fosil yakıt sübvansiyonlarını bitmiş oldurerek yenilenebilir kaynaklara ve güç verimliliğine yapılan yatırımları 3 katına çıkarması ve sermayeyi yenilenebilir ve döngüsel ekonomik modellere kaydırması suretiyle liderlik etmesi gereken kritik bir 10 yıllık devirdir. Bu acil durumdan çıkmak istiyorsak, artık ve daima bir arada harekete geçmemiz gerekiyor” dedi.
“Sürdürülemeyen bir periyodun sonuna ve eşiğine gelindi”
WWF-Türkiye (Doğal hayatı Müdafaa Vakfı) Genel Müdürü Aslı Pasinli ise panelde yaptığı konuşmada, “Son 50 yılda omurgalı canlı popülasyonlarının yüzde 68’ini kaybettik. Yeryüzündeki ortalama sıcaklık endüstrileşme öncesi periyoda kıyasla 1,2 derece arttı bir daha son 50 yılda plastik kullanmasının artmasıyla birlikte her yıl 8 milyon ton denize ulaşıyor. Sürdürülemeyen bir periyodun sonuna ve eşiğine geldik. Kritik bir periyot… Etraf konusu yalnızca bir etik konusu değil. Çevre artık bir varoluş sorunu ve ekonomik bir mesele” dedi. Pasinli sözlerini şu biçimde sürdürdü: “Şunu kabul etmemiz lazım. Kolektif bir başarısızlık yaşıyoruz. Yaptıklarımızı yapmaya devam ederek varmak istediğimiz yere varamıyoruz. Yeterli haber şu ki; bu işler için hala- gecikmiş olmamıza rağmen- bir çıkış yolu var ama bizim kolektif olarak bu çıkış yolunu idrak etmemiz ve son 50 yılda verdiğimiz ziyanı telafi ederken bir yandan da epeyce daha süratli hareket etmemiz lazım yani önümüzdeki gelecek 10 senede, son 50 seniçin daha fazla uğraş etmemiz gerekiyor” dedi.
“Yeşil Mutabakat; AB’nin 2050’de iklim nötr birinci kıta olma maksadı için kıymetli bir yol haritası olacak”
Aktiflikte konuşan Ticaret Bakanlığı Memleketler arası Mutabakatlar ve AB Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı V. Bahar kuvvetli ise dünyanın, iklim değişikliğinin geri dönüşü olmayan tesirlerine maruz kalmaması, mevcut ve gelecek jenerasyonlar içinde bir refah takası olmaması için iklim değişikliği ile çabada kapsamlı ve önemli adımlar atılması gerektiğine işaret ederek, “Bu manada Yeşil Mutabakat; sera gazı emisyonlarına katkısı azımsanmayacak ölçüde olan AB’nin 2050 yılında iklim nötr birinci kıta olma amacı için kıymetli bir yol haritası olacak” dedi. “Yeşil Mutabakat’ı aslında sürdürülebilir üretim, tüketim, yatırımlar, sürdürülebilir finans ve sürdürülebilir bir hayat ekseninde toplanan yeni bir ekonomik büyüme modeli olarak bakılırsabiliriz” diyen kuvvetli, Türkiye-AB içindeki ticaret hacmi ve Gümrük Birliği ile sağlanan yakın ticari ve ekonomik bütünleşme dikkate alındığında, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın, Türkiye üzerinde direkt tesirler yaratmasının kaçınılmaz olduğunu belirtti. Önümüzdeki devirde öngörülen kimi değerli siyaset değişikliklerine de değinen kuvvetli, dünyada yaşanan dönüşüme ayak uydurmak için firmaların sürdürülebilirliği faaliyetlerinin ve iş yapma biçimlerinin odak noktasına almalarının ve bu süreçte kamu-özel bölüm iş birliğinde çalışmalar yürütülmesinin kıymetini vurguladı.
“Türkiye’nin düşük karbon iktisadına geçiş sürecinde yenilenebilir güç, kaynak ve güç verimliliği temaları küresel yatırımcıların ilgisini çekerek, iş birliği fırsatları getiriyor”
TSKB Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aygen, “Sürdürülebilirliğin iş döngüsünde içselleştirilmesi, kalkınma finansmanı kurumlarının uzun vadeli kaynaklarına erişimi kolaylaştırıyor. Bu noktada iklim değişikliğiyle uğraş ve Türkiye’nin düşük karbon iktisadına geçiş sürecinde yenilenebilir güç, kaynak ve güç verimliliği temaları küresel yatırımcıların ilgisini çekerek, aktif iş birliği fırsatları getiriyor. Sürdürülebilir dönüşümün hızlanacağı bir periyoda girerken bu dönüşümü destekleyecek finansman modellerinin daha da kıymet kazanacağını söyleyebiliriz” dedi.
“Şirketlerin atacakları adımlar, sürdürülebilir bir hayat için asıl belirleyici unsur”
Güçlü Enerji Mali İşler Genel Müdürü Elif Yener ise Sürdürülebilir Kalkınma Gayeleri ile birlikte son 5 yılda sürdürülebilirliğin hayati bir hususa dönüştüğünü, bu mevzudaki farkındalığın arttığına ve şirketler dahil biroldukça kurumun sürdürülebilirlik konusunda aksiyon almaya başladığına dikkat çekti. Devletlerin tavrının bu hususta hayli kıymetli olduğunu, lakin şirketlerin alacakları aksiyon ve atacakları adımların sürdürülebilir bir hayat için asıl belirleyici öge olduğunu söyleyen Zorlu Güç Mali İşler Genel Müdürü Elif Yener, “Şirketlerin uygulayacağı iş modeliyle, sürdürülebilirlik odaklı sorunların tahlili birbiriyle epeyce irtibatlı zira bu bahisteki uygulamaları alana taşıyacak olanlar şirketler” dedi. Şiddetli Güç olarak proaktif davrandıklarını söyleyen Yener, “Zorlu Güç olarak aslında Şiddetli Grubu’ndaki ortak stratejimiz olan Akıllı Hayat 2030 yardımıyla bu mevzuda pek proaktif davrandığımızı söyleyebilirim zira bu stratejiyi hayata geçirirken kendimize rehber aldığımız Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Gayeleri doğrultusunda harekete geçerek bundan 4-5 yıl evvel aksiyon almaya başladık. Bu anlayışla artık sürdürülebilirliği 360 derecelik bir yaklaşımla yöneterek bir iş yapış biçimi haline getirmiş durumdayız. Açıkçası bizim için sürdürülebilirlik işimizin bir kesimi değil, aslında bütünü. O yüzden daha bir işe başlamandan evvel en ince detayıyla sürdürülebilirliğe uygun olup olmadığını, ÇSY/ESG prensiplerine nazaran o işi nasıl yapmamız gerektiğini tasarlıyoruz” dedi.
Hibya Haber Ajansı
Çevrimiçi gerçekleştirilen aktiflikte, öne çıkan kavramlar, karşı karşıya olduğumuz çevresel tehlikeler ve bunların önüne geçmek için bir an evvel yapılması gerekenler, hususun paydaşlarının öncü temsilcileri tarafınca ele alındı.
“Kısa vadede ‘benim olsun’ anlayışından uzun vadede ‘hepimizin olsun’ anlayışına geçmek”
HBR Türkiye, Genel Yayın Direktörü Serdar Turan ise aktiflikte yaptığı konuşmada; “Çevre konusunda artık son dönemeçteyiz. İş dünyasının birebir zamandağer üretmeye devam etmesi birebir vakitte bunu etrafımıza saygılı bir biçimde yapabilmesi için; uzun vadeli düşünmeyi, kısa vadede ‘benim olsun’ anlayışından uzun vadede ‘hepimizin olsun’ anlayışına geçmeyi içselleştirmesi gerekiyor. Bu fazlaca acil bir gereklilik. Bir an evvel her noktada hayata geçirilmeli” biçiminde konuştu.
“Mevcut dönüşüm, şirketlere onarım ve onarıcı iş modellerini dayatıyor”
S360 Kurucusu ve Genel Müdürü Kerem Okumuş ise, “Sistem şirketleri değişime zorluyor. Bu dönüşüm onarım ve onarıcı iş modellerini dayatıyor. 2030 yılına kadar tüm ekonomiyi net sıfır düzeyine çeksek bile kâfi değil artık iktisadın çevresel tesirlerini azaltmak değil, çevresel varlıkları yenileyen bir ekonomik model inşa edilmesi gerekiyor” dedi. Önümüzde yeni bir dünya nizamı kurabileceğimiz bir 10 yılın olduğuna dikkat çeken Okumuş, ‘Sektörler kendi alanlarında yeni iş modellerini test ediyorlar fakat esaslı bir değişim için kolektif bir bakış açısı gerekiyor. Dönüşümü sistem dayatıyor. Çevresel sürdürülebilirlik bugün en temel insan hakkı olarak karşımıza çıkıyor. Sistemin önündeki en büyük mahzur olan bu yapıların dönüşmesi ve 2030 yılına kadar şirketlerin onarım sürecine girmesi gerekiyor” biçiminde kelamlarını sürdürdü.
“Biyoçeşitlilik kaybı ve pandemi ile birleşen iklim değişikliği insanlık için en büyük varoluşsal risk”
Panele konuşmacı olarak katılan, GreenBiz’in düşük karbon iktisadı ve yeşil ticaret için değişime teşvik eden dünya çapında en tesirli 30 bayandan biri olarak kabul ettiği The Club of Rome Eş Lideri Sandrine Dixson-Declève, 2030 yılına kadar global çapta sera gazı emisyonlarının yüzde 50 oranında azaltılması gerektiğine dikkat çekti. Dixson-Declève, “Şu anda biyoçeşitlilik kaybı ve pandemi ile birleşen iklim değişikliği, insanlık için en büyük varoluşsal risk olup gezegen çapında acil bir durum haline gelmiştir. Net sıfır amaçlarımıza ve Paris Anlaşması’nda ortaya konan küresel ortalama sıcaklık artışının 1,5°C’nin altında tutulması gayesine ulaşmak için 2030 yılına kadar global çapta sera gazı emisyonlarının yüzde 50 oranında azalmasını sağlamalıyız. Bu devir; dünyanın tüm devletlerinin bilim insanları, ekonomistler, iş dünyasının önderleri ve vatandaşlarla iş birliği halinde, argümanlı iklim stratejileri benimsemesi, fosil güçten kurtulması, fosil yakıt sübvansiyonlarını bitmiş oldurerek yenilenebilir kaynaklara ve güç verimliliğine yapılan yatırımları 3 katına çıkarması ve sermayeyi yenilenebilir ve döngüsel ekonomik modellere kaydırması suretiyle liderlik etmesi gereken kritik bir 10 yıllık devirdir. Bu acil durumdan çıkmak istiyorsak, artık ve daima bir arada harekete geçmemiz gerekiyor” dedi.
“Sürdürülemeyen bir periyodun sonuna ve eşiğine gelindi”
WWF-Türkiye (Doğal hayatı Müdafaa Vakfı) Genel Müdürü Aslı Pasinli ise panelde yaptığı konuşmada, “Son 50 yılda omurgalı canlı popülasyonlarının yüzde 68’ini kaybettik. Yeryüzündeki ortalama sıcaklık endüstrileşme öncesi periyoda kıyasla 1,2 derece arttı bir daha son 50 yılda plastik kullanmasının artmasıyla birlikte her yıl 8 milyon ton denize ulaşıyor. Sürdürülemeyen bir periyodun sonuna ve eşiğine geldik. Kritik bir periyot… Etraf konusu yalnızca bir etik konusu değil. Çevre artık bir varoluş sorunu ve ekonomik bir mesele” dedi. Pasinli sözlerini şu biçimde sürdürdü: “Şunu kabul etmemiz lazım. Kolektif bir başarısızlık yaşıyoruz. Yaptıklarımızı yapmaya devam ederek varmak istediğimiz yere varamıyoruz. Yeterli haber şu ki; bu işler için hala- gecikmiş olmamıza rağmen- bir çıkış yolu var ama bizim kolektif olarak bu çıkış yolunu idrak etmemiz ve son 50 yılda verdiğimiz ziyanı telafi ederken bir yandan da epeyce daha süratli hareket etmemiz lazım yani önümüzdeki gelecek 10 senede, son 50 seniçin daha fazla uğraş etmemiz gerekiyor” dedi.
“Yeşil Mutabakat; AB’nin 2050’de iklim nötr birinci kıta olma maksadı için kıymetli bir yol haritası olacak”
Aktiflikte konuşan Ticaret Bakanlığı Memleketler arası Mutabakatlar ve AB Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı V. Bahar kuvvetli ise dünyanın, iklim değişikliğinin geri dönüşü olmayan tesirlerine maruz kalmaması, mevcut ve gelecek jenerasyonlar içinde bir refah takası olmaması için iklim değişikliği ile çabada kapsamlı ve önemli adımlar atılması gerektiğine işaret ederek, “Bu manada Yeşil Mutabakat; sera gazı emisyonlarına katkısı azımsanmayacak ölçüde olan AB’nin 2050 yılında iklim nötr birinci kıta olma amacı için kıymetli bir yol haritası olacak” dedi. “Yeşil Mutabakat’ı aslında sürdürülebilir üretim, tüketim, yatırımlar, sürdürülebilir finans ve sürdürülebilir bir hayat ekseninde toplanan yeni bir ekonomik büyüme modeli olarak bakılırsabiliriz” diyen kuvvetli, Türkiye-AB içindeki ticaret hacmi ve Gümrük Birliği ile sağlanan yakın ticari ve ekonomik bütünleşme dikkate alındığında, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın, Türkiye üzerinde direkt tesirler yaratmasının kaçınılmaz olduğunu belirtti. Önümüzdeki devirde öngörülen kimi değerli siyaset değişikliklerine de değinen kuvvetli, dünyada yaşanan dönüşüme ayak uydurmak için firmaların sürdürülebilirliği faaliyetlerinin ve iş yapma biçimlerinin odak noktasına almalarının ve bu süreçte kamu-özel bölüm iş birliğinde çalışmalar yürütülmesinin kıymetini vurguladı.
“Türkiye’nin düşük karbon iktisadına geçiş sürecinde yenilenebilir güç, kaynak ve güç verimliliği temaları küresel yatırımcıların ilgisini çekerek, iş birliği fırsatları getiriyor”
TSKB Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aygen, “Sürdürülebilirliğin iş döngüsünde içselleştirilmesi, kalkınma finansmanı kurumlarının uzun vadeli kaynaklarına erişimi kolaylaştırıyor. Bu noktada iklim değişikliğiyle uğraş ve Türkiye’nin düşük karbon iktisadına geçiş sürecinde yenilenebilir güç, kaynak ve güç verimliliği temaları küresel yatırımcıların ilgisini çekerek, aktif iş birliği fırsatları getiriyor. Sürdürülebilir dönüşümün hızlanacağı bir periyoda girerken bu dönüşümü destekleyecek finansman modellerinin daha da kıymet kazanacağını söyleyebiliriz” dedi.
“Şirketlerin atacakları adımlar, sürdürülebilir bir hayat için asıl belirleyici unsur”
Güçlü Enerji Mali İşler Genel Müdürü Elif Yener ise Sürdürülebilir Kalkınma Gayeleri ile birlikte son 5 yılda sürdürülebilirliğin hayati bir hususa dönüştüğünü, bu mevzudaki farkındalığın arttığına ve şirketler dahil biroldukça kurumun sürdürülebilirlik konusunda aksiyon almaya başladığına dikkat çekti. Devletlerin tavrının bu hususta hayli kıymetli olduğunu, lakin şirketlerin alacakları aksiyon ve atacakları adımların sürdürülebilir bir hayat için asıl belirleyici öge olduğunu söyleyen Zorlu Güç Mali İşler Genel Müdürü Elif Yener, “Şirketlerin uygulayacağı iş modeliyle, sürdürülebilirlik odaklı sorunların tahlili birbiriyle epeyce irtibatlı zira bu bahisteki uygulamaları alana taşıyacak olanlar şirketler” dedi. Şiddetli Güç olarak proaktif davrandıklarını söyleyen Yener, “Zorlu Güç olarak aslında Şiddetli Grubu’ndaki ortak stratejimiz olan Akıllı Hayat 2030 yardımıyla bu mevzuda pek proaktif davrandığımızı söyleyebilirim zira bu stratejiyi hayata geçirirken kendimize rehber aldığımız Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Gayeleri doğrultusunda harekete geçerek bundan 4-5 yıl evvel aksiyon almaya başladık. Bu anlayışla artık sürdürülebilirliği 360 derecelik bir yaklaşımla yöneterek bir iş yapış biçimi haline getirmiş durumdayız. Açıkçası bizim için sürdürülebilirlik işimizin bir kesimi değil, aslında bütünü. O yüzden daha bir işe başlamandan evvel en ince detayıyla sürdürülebilirliğe uygun olup olmadığını, ÇSY/ESG prensiplerine nazaran o işi nasıl yapmamız gerektiğini tasarlıyoruz” dedi.
Hibya Haber Ajansı