Yaz mevsimiyle birlikte boğulma olaylarında artış görülüyor. Türkiye’de iki haftada yaklaşık 38 kişi boğularak hayatını yitirdi. Boğulan 12 kişiyi ise 18 yaşının altındaki çocuklar oluşturdu. Kimi serinlemek için baraja girip boğulurken kimi ise dere göl üzere alanlarda düşerek hayatını yitirdi. Cumhuriyet bahse ait İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Lideri avukat Aşkın Topuzoğlu ve Derin Yoksulluk Ağı grubundan Selen Yüksel ile konuştu.
Avukat Aşkın Topuzoğlu, “Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzaladı. Kontratın hayata geçirilmesi için devlet üstüne düşen yükümlülüğü yerine getirmek zorundadır” dedi. Çocuklar ayrımcılık olmaksızın haklarından yararlanmalıdır diyen Topuzoğlu, “Sözleşmenin bir unsurunda de der ki ‘Doğuştan ve eşit olarak çocuklar hiç bir ayrımcılığa doğal olmaksızın bütün haklardan yaralanmalıdırlar’. Şayet boş vakit içinderını kıymetlendirme, eğlenme ve yüzme bir haksa çocuklar ayrımcılık olmaksızın yaralanmalılar’ sözlerini kullandı.
Topuzoğlu kelamlarını şöyle noktaladı:
“Bazı çocukların imkânı olup kullanabiliyor lakin bazıları” imkanı olmadığı için faydalanamıyor. Çocuklar için havuz yapmak ne kadar kaynak israfı olur ki? İmkânı olmayan çocuklar için hepsinin yüzebilecekleri, serinleyebilecekleri alanların yapılması gerekir.”
SERİNLEME ALANI YOK
Selen Yüksel ise “Çocukların göl yahut sulama kanallarına düşerek hayatlarını kaybetmeleri yahut sıhhatlerinin, fizikî bütünlüklerinin ziyan görmesi çocuk yoksulluğunun boyutlarının bir göstergesi. Bu vefatlar bizlere çocukların inançlı bir etrafta serinleyebilecekleri, fizikî aktivite, oyun ve toplumsallaşma gereksinimlerini giderebilecekleri bir alanın bulunmadığını söylüyor” dedi. İnançlı bir etraf her çocuğun hakkı diyen Yüksel, “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Mukavelesi başta olmak üzere milletlerarası kontratlar her çocuğun inançlı bir etrafta gelişme hakkını tanıyor. Bunu sağlamak ise çocukların haklarını sağlamakla yükümlü olan kamu kuruluşları, karar vericiler ve ebeveynlerin sorumluluğunda. Bu ihlallerin önlenememesinin en temel niçini ise çocuk haklarına ve yoksulluğa yönelik sürdürülebilir, kapsayıcı ve bütünsel stratejilerin eksikliği” tabirlerini kullandı.
Avukat Aşkın Topuzoğlu, “Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzaladı. Kontratın hayata geçirilmesi için devlet üstüne düşen yükümlülüğü yerine getirmek zorundadır” dedi. Çocuklar ayrımcılık olmaksızın haklarından yararlanmalıdır diyen Topuzoğlu, “Sözleşmenin bir unsurunda de der ki ‘Doğuştan ve eşit olarak çocuklar hiç bir ayrımcılığa doğal olmaksızın bütün haklardan yaralanmalıdırlar’. Şayet boş vakit içinderını kıymetlendirme, eğlenme ve yüzme bir haksa çocuklar ayrımcılık olmaksızın yaralanmalılar’ sözlerini kullandı.
Topuzoğlu kelamlarını şöyle noktaladı:
“Bazı çocukların imkânı olup kullanabiliyor lakin bazıları” imkanı olmadığı için faydalanamıyor. Çocuklar için havuz yapmak ne kadar kaynak israfı olur ki? İmkânı olmayan çocuklar için hepsinin yüzebilecekleri, serinleyebilecekleri alanların yapılması gerekir.”
SERİNLEME ALANI YOK
Selen Yüksel ise “Çocukların göl yahut sulama kanallarına düşerek hayatlarını kaybetmeleri yahut sıhhatlerinin, fizikî bütünlüklerinin ziyan görmesi çocuk yoksulluğunun boyutlarının bir göstergesi. Bu vefatlar bizlere çocukların inançlı bir etrafta serinleyebilecekleri, fizikî aktivite, oyun ve toplumsallaşma gereksinimlerini giderebilecekleri bir alanın bulunmadığını söylüyor” dedi. İnançlı bir etraf her çocuğun hakkı diyen Yüksel, “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Mukavelesi başta olmak üzere milletlerarası kontratlar her çocuğun inançlı bir etrafta gelişme hakkını tanıyor. Bunu sağlamak ise çocukların haklarını sağlamakla yükümlü olan kamu kuruluşları, karar vericiler ve ebeveynlerin sorumluluğunda. Bu ihlallerin önlenememesinin en temel niçini ise çocuk haklarına ve yoksulluğa yönelik sürdürülebilir, kapsayıcı ve bütünsel stratejilerin eksikliği” tabirlerini kullandı.