ahmetbeyler
Active member
İstanbul’da 8 Mart’ta Taksim’deki Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılmak için Kadıköy’den vapura binmeye çalışan Bayan Savunma Ağı üyesi 40 bayan gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınan bayanlar hakkında, ‘kanuna karşıt toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara karşın tabiatıyla dağılmama’ suçlamasıyla dava açıldı. İddianamede olay anı şu biçimde anlatıldı:
‘Vapura da toplu binemezsiniz’ dediler
8 Mart’ta yaşananları anlatan Bayan Savunma Ağı üyesi Begüm Seliçi, polisle uzlaşıp vapura binebilmek için slogan atmayı bıraktıklarını, dövizlerini indirdiklerini, fakat bu kere de polisin kendilerine “Vapura toplu binemezsiniz” söylemiş olduğini söylemiş oldu. Seliçi, şöyleki konuştu:
8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü için Bahariye’deki Mor Mekan’dan saat 4-5 üzere hazırlanıp çıktık. Yaklaşık 40 bireydik. Bahariye’den rıhtıma hakikat yürümeye başladık. Slogan da atıyorduk, elimizde dövizler de vardı. Planımız rıhtıma gidip, oradan Karaköy vapuruna binip, oradan da Taksim’e gitmekti. aslına bakarsanız buradan çıktığımızda bir sivil polis bizi takip etmeye başladı, bir iki kere bizi uyardı. En son rıhtımda önümüzü kestiler. ‘Dövizleri indirin, slogan atmayı bırakın, vapura toplu biçimde binemezsiniz’ vesaire. Başta ‘Hayır’ dedik fakat daha sonra vapura binebilmek için uzlaştık, dövizleri indirdik, slogan atmayı bıraktık. ‘Vapura da toplu biçimde binemezsiniz’ dediklerinde ‘Ulaşım hakkımızı engelliyorsunuz ancak madem o denli koridor yapın dörder dörder binelim’ dedik. Lakin bir anda etrafımız çembere alındı. Bir yandan ‘Dağılın’ daveti yapıyorlardı lakin bir yandan da asla dağılmamıza müsaade vermediler. O sırada çemberi de daraltıp bir anda apar topar gözaltına almaya başladılar. Hatta orada bir iki arkadaşımız kötüleşti. Panik atak geçiren oldu, astım krizi geçiren oldu, onları zar sıkıntı dışarı alabildik, yalvar yakar. Biz, doğal ne olduğunu anlamadık, direndik. Ben hiç bir biçimde kabul etmedim gözaltına alınmayı zira epeyce temel bir hak. Ben kendimi yere attım alamasınlar diye ancak bir biçimde sürüklenerek otomobile alındım.
‘Bir gün de sesimizi çıkaramayacaksak niçin yaşıyoruz’
İddianameyi kabul etmiyorum. Burada kamuya ziyan verdiğimiz, yasadışı şov ve aksiyon yaptığımız yazıyor zira. Birincisi yasaklanan yer Taksim, biz Kadıköy’deydik. İkincisi; 40 kişinin trafiği ve yaya yolunu engelleyecek biçimde yürüdüğümüz yazıyor. Biz, otomobillere da yol verdik yürürken. Kaldı ki birkaç gün evvel Fenerbahçe maçında binlerce insan sokaktaydı. Bunlarla karşılaştırınca 40 kişi yolu ne kadar kapayabilir?
Yasadışı hiç bir şey yapmadık. Her gün bayanlar öldürülüyor bu ülkede, şiddet uygulanıyor. Emek sömürüsü aslına bakarsanız su götürmez. Bu kadar şeye karşı bir gün de sesimizi çıkaramayacaksak niçin yaşıyoruz? 40 kişi ne ziyan verebilirdik? Yalnızca Taksim’e geçmeye çalışıyorduk ve bu bizim anayasal hakkımız. Dava açılması hepimizi hayli üzdü, hayli sinirlendirdi.
‘Şiddete karşı ses çıkarmaya devam edeceğiz’
İddianameye de sloganlarımız yazılmış: ‘Patronsuz p……… bir dünya istiyoruz, susma haykır, lezbiyenler vardır.’ Bunlar suçlamak için niye değil. Bunlar yıllardır süregelen feminist siyasetin ifadesel eserleri. Bunları daima söylüyoruz aslına bakarsan.
Söz özgürlüğümüzü kullanmaya çalışırken, sesimizi duyurmaya çalışırken, bayana karşı şiddete ses çıkarırken bütün bunların oluyor olması hem huzursuz edici bir yandan, lakin bir yandan da daha da devam etmemiz lazım. Daha da körüklüyor aslında bu yapılanlar. Bayan Savunması olarak da haklarımızı aramaya devam edeceğiz. Bayanlara, translara, lubunyalara yapılan haksızlıklara ve şiddete karşı ses çıkarmaya devam edeceğiz.
‘Vapura da toplu binemezsiniz’ dediler
8 Mart’ta yaşananları anlatan Bayan Savunma Ağı üyesi Begüm Seliçi, polisle uzlaşıp vapura binebilmek için slogan atmayı bıraktıklarını, dövizlerini indirdiklerini, fakat bu kere de polisin kendilerine “Vapura toplu binemezsiniz” söylemiş olduğini söylemiş oldu. Seliçi, şöyleki konuştu:
8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü için Bahariye’deki Mor Mekan’dan saat 4-5 üzere hazırlanıp çıktık. Yaklaşık 40 bireydik. Bahariye’den rıhtıma hakikat yürümeye başladık. Slogan da atıyorduk, elimizde dövizler de vardı. Planımız rıhtıma gidip, oradan Karaköy vapuruna binip, oradan da Taksim’e gitmekti. aslına bakarsanız buradan çıktığımızda bir sivil polis bizi takip etmeye başladı, bir iki kere bizi uyardı. En son rıhtımda önümüzü kestiler. ‘Dövizleri indirin, slogan atmayı bırakın, vapura toplu biçimde binemezsiniz’ vesaire. Başta ‘Hayır’ dedik fakat daha sonra vapura binebilmek için uzlaştık, dövizleri indirdik, slogan atmayı bıraktık. ‘Vapura da toplu biçimde binemezsiniz’ dediklerinde ‘Ulaşım hakkımızı engelliyorsunuz ancak madem o denli koridor yapın dörder dörder binelim’ dedik. Lakin bir anda etrafımız çembere alındı. Bir yandan ‘Dağılın’ daveti yapıyorlardı lakin bir yandan da asla dağılmamıza müsaade vermediler. O sırada çemberi de daraltıp bir anda apar topar gözaltına almaya başladılar. Hatta orada bir iki arkadaşımız kötüleşti. Panik atak geçiren oldu, astım krizi geçiren oldu, onları zar sıkıntı dışarı alabildik, yalvar yakar. Biz, doğal ne olduğunu anlamadık, direndik. Ben hiç bir biçimde kabul etmedim gözaltına alınmayı zira epeyce temel bir hak. Ben kendimi yere attım alamasınlar diye ancak bir biçimde sürüklenerek otomobile alındım.
‘Bir gün de sesimizi çıkaramayacaksak niçin yaşıyoruz’
İddianameyi kabul etmiyorum. Burada kamuya ziyan verdiğimiz, yasadışı şov ve aksiyon yaptığımız yazıyor zira. Birincisi yasaklanan yer Taksim, biz Kadıköy’deydik. İkincisi; 40 kişinin trafiği ve yaya yolunu engelleyecek biçimde yürüdüğümüz yazıyor. Biz, otomobillere da yol verdik yürürken. Kaldı ki birkaç gün evvel Fenerbahçe maçında binlerce insan sokaktaydı. Bunlarla karşılaştırınca 40 kişi yolu ne kadar kapayabilir?
Yasadışı hiç bir şey yapmadık. Her gün bayanlar öldürülüyor bu ülkede, şiddet uygulanıyor. Emek sömürüsü aslına bakarsanız su götürmez. Bu kadar şeye karşı bir gün de sesimizi çıkaramayacaksak niçin yaşıyoruz? 40 kişi ne ziyan verebilirdik? Yalnızca Taksim’e geçmeye çalışıyorduk ve bu bizim anayasal hakkımız. Dava açılması hepimizi hayli üzdü, hayli sinirlendirdi.
‘Şiddete karşı ses çıkarmaya devam edeceğiz’
İddianameye de sloganlarımız yazılmış: ‘Patronsuz p……… bir dünya istiyoruz, susma haykır, lezbiyenler vardır.’ Bunlar suçlamak için niye değil. Bunlar yıllardır süregelen feminist siyasetin ifadesel eserleri. Bunları daima söylüyoruz aslına bakarsan.
Söz özgürlüğümüzü kullanmaya çalışırken, sesimizi duyurmaya çalışırken, bayana karşı şiddete ses çıkarırken bütün bunların oluyor olması hem huzursuz edici bir yandan, lakin bir yandan da daha da devam etmemiz lazım. Daha da körüklüyor aslında bu yapılanlar. Bayan Savunması olarak da haklarımızı aramaya devam edeceğiz. Bayanlara, translara, lubunyalara yapılan haksızlıklara ve şiddete karşı ses çıkarmaya devam edeceğiz.