ahmetbeyler
Active member
Saldırıda ömrünü kaybeden Dicle Deli’nin babası Faik Meczup, “Yollar bize açıldığı üzere DEAŞ katillerine de açılmıştı. DEAŞ’ın katilleri binlerce kilometreden ellerini kollarını sallayarak ülkenin başşehrine gelmişti. Bizi tuzağa çekmişlerdi” dedi.
İstanbul Kadıköy’de, DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), 10 Ekim 1015’te terör örgütü IŞİD’in, Ankara Tren Garı önünde yaptığı bombalı atakta hayatını kaybeden 104 yurttaşı andı. Anmada, “Emek kazanacak, demokrasi kazanacak, barış kazanacak” ve “7 yıldır unutmadık unutturmayacağız” yazılı pankartlar açıldı. ömrünü kaybeden 104 yurttaşın fotoğraflarının olduğu dövizler taşındı. Anmaya, siyasi parti temsilcileri, STK’lar ve ömrünü kaybedenlerin yakınları katıldı.
“Daha evvel Ankara’da düzenlenen etkinliklere katılmaya gittiğimizde çeşitli engellemelerle karşılaştık”
Terör akınında kızı Dilan Deli’yi kaybeden Faik Meczup, şunları söylemiş oldu:
“9 Ekim akşamı egemenlerin ülkeyi sürüklemek istediği kaosun ortamından çekmek için adaletsizliğe, hukuksuzluğa ve zulme ‘dur’ demek için yüz binler Ankara’ya akın etmiştik. Yoldaşlarım ve canım kızım Dicle ile birlikte yürüyüşe katılmıştık. Daha evvel Ankara’da düzenlenen etkinliklere katılmaya gittiğimizde çeşitli engellemelerle karşılaştık. ‘niçin bu engellemediniz’ dedik. 9 Ekim akşamı İstanbul’dan Ankara’ya gidinceye kadar rastgele bir engelleme ile karşılaşmadık. Oysa o alanı bizler için boşaltmışlar. Asli vazifeleri bulunmasına karşın güvenlik önlemleri alınmamıştı.
“Tek bir güvenlik gorevlisini goremedik”
Devlet, yurttaşların güvenliğini sağlamakla yükümlü lakin, maalesef o alan boşaltmıştı. Tek bir güvenlik gorevlisini nazaranmedik. ‘Güvenliğimizi sağlaması gerekenler patlamadan daha sonra üzerimize kimyasal gaz sıktı. Patlama daha sonrası güvenlik nazaranvlilerinin patlamanın olduğu alana geldi. Patlama daha sonrası ‘Süpürün’ talimatı verildi.
Güvenliği sağlaması gerekenler kimyasal gazlarla, plastik mermilerle üzerimize saldırdılar. Birfazlaca arkadaşımız aslına bakarsan nabzı atmadığı için güvenlik güçlerinin üzerlerine boşalttığı kimyasal gazlardan dolayı hayatını kaybettiler. Bu niçinle onlar da DEAŞ katilleri üzere bu katliamdan sorumludurlar.
“Katliama paydaşlık edenleri yargının önüne çıkartmadı”
Yollar bize açıldığı üzere DEAŞ katillerine de açılmıştı. DEAŞ’ın katilleri binlerce kilometreden ellerini kollarını sallayarak ülkenin başşehrine gelmişti. Bizi tuzağa çekmişlerdi dostlar. Patlamanın olduğu alana hastaneler 500-600 metre uzaklıktaydı. Ancak ambulanslar yarım saat daha sonra patlamanın yaşandığı alana geldi. Bu süreçten daha sonra arkadaşlarımız hakkında soruşturma açıldı, tehditler savuruldu. Ne yasımızı tutmamıza ne de cenazelerimizin rahat gömmemize müsaade edildi.
Ankara’da 17’inci duruşma yapıldı. Tüm davetlerimize, taleplerimize karşın bu katliamın açığa çıkartılması için, katliama paydaşlık edenleri yargının önüne çıkartmadı. Hala bir polis memuru kanaatini bildirmesi açısından gördüklerini adalete yardımcı olabilmesi açısından mahkemeye çıkaramadık. Bu katliamdan birinci dereceden İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Sıhhat Bakanı, Ulusal İstihbarat Teşkilat (MİT), Ankara Valisi, Emniyet Genel Müdürü, Ankara Emniyet Müdürü teğe bir sorumludur.
“Ülkemiz siyasi tarihinin en yırtıcı katliamının, 2015 yılı 10 Ekim’inin üzerinden 7 yıl geçti”
DİSK, KESK, TMMOB VE TTB ismine ortak basın açıklamasını okuyan İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ertuğrul Oruç, şöyleki konuştu:
“Ankara Gar’ı önünde katledilen 104 arkadaşımızın hesabını soracak, her seçim öncesi tezgahlanan bu katliamcı siyaset taktiklerine geçit vermeyeceğiz. Attığımız twitten, söylemiş olduğimiz kelama kadar her adımımızı izleyen, polis devleti uygulamalarını üniversitelerden işyerlerine kadar her yerde yaygınlaştıran, basın açıklamalarını engelleyip, konserleri yasaklayarak herkese ve her şeye müdahale eden AKP iktidarının hesabını vermediği, ülkemiz siyasi tarihinin en yabanî katliamının, 2015 yılı 10 Ekim’inin üzerinden 7 yıl geçti.
“AKP’nin iktidarı kaybetmemek için katliam dâhil her şeyi göze alabileceğinin açığa çıktığı kanlı gün”
Bugün 10 Ekim; seçim sonuçlarını, halkın oy tercihini beğenmeyenlerin kontrgerilla biçimlerini devreye sokarak seçim öncesi toplumdaki kaygıyı yayma ve muhalifleri sindirme gayeli bir katliamı Ankara’nın ortasında gerçekleştirebildiğinin, AKP’nin iktidarı kaybetmemek için katliam dâhil her şeyi göze alabileceğinin açığa çıktığı kanlı gün… Darbe periyotlarında pervasızlaşan, azaplardan, cezaevi katliamlarına uzanan, seçim devri bombalı katliamlarla olağan günlerde ve tevekkülle karşılanması beklenen personel vefatlarıyla, bayan cinayetleriyle mevt ve dehşet saçan tüm bu siyasetlere karşı çabaya devam edeceğimizi ilan ediyoruz.
“Azmettiren planlayan, koruyan ve kollayanlardan da hesap soracağız”
Uyarıyoruz. Ülkemiz yeni bir seçim sürecine bir daha siyasal ve ekonomik krizle girmiş durumda. Sermaye sınıfının çıkarını önceleyen partilerin, yandaş medyanın, partili polis ve yargı sisteminin, dinin siyasallaştırılmasının ve ırkçı milliyetçi telaffuzların yetmediği periyotlarda siyasi suikastlara, katliamlara başvurmayı, ülkemizin bedelli aydınlarını, gazetecilerini, sendikacılarını, gençlerini katletmeyi alışkanlık haline getirenleri uyarıyoruz. Arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin yoldaşlarımızın hayatını sizin algı yaratma provokasyonlarınıza alet etmeyecek, yalnızca fail olarak kullanılan IŞİD’lilerden değil, azmettiren, planlayan, koruyan ve kollayanlardan da hesap soracağız.
“Özgürlük, demokrasi ve barış taleplerini içeren sınıf hengamesini öne çıkarabilmeliyiz”
Bu niçinle, katledilen arkadaşlarımıza sahip çıkmanın en hoş ve en manalı yolu tekrar bu ülkede bu biçimdesi katliamların yaşanmasını engellemekten geçiyor. Bu çeşit provokasyonları hiç kimsenin aklından geçiremediği, niyetlenenlerin heveslerinin kursaklarında kalacağı, faillerin azmettiricileri ile birlikte en ağır cezalara çarptırılacağı bir toplumsal refleksi ve kararlılığı büyütmek zorundayız.
Aydınların, gençlerin, personellerin meyyit vücutları üzerinden toplumdaki endişe, dert ve otoriteye sığınma eğilimini körükleyerek maksadına ulaşmaya çalışan bu anlayışa karşı, yoksulluğun, emek sömürüsünün, eril ayrımcılığın yeni sonuçlarını ve daha fazla özgürlük, demokrasi ve barış taleplerini içeren sınıf hengamesini öne çıkarabilmeliyiz.”
İstanbul Kadıköy’de, DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), 10 Ekim 1015’te terör örgütü IŞİD’in, Ankara Tren Garı önünde yaptığı bombalı atakta hayatını kaybeden 104 yurttaşı andı. Anmada, “Emek kazanacak, demokrasi kazanacak, barış kazanacak” ve “7 yıldır unutmadık unutturmayacağız” yazılı pankartlar açıldı. ömrünü kaybeden 104 yurttaşın fotoğraflarının olduğu dövizler taşındı. Anmaya, siyasi parti temsilcileri, STK’lar ve ömrünü kaybedenlerin yakınları katıldı.
“Daha evvel Ankara’da düzenlenen etkinliklere katılmaya gittiğimizde çeşitli engellemelerle karşılaştık”
Terör akınında kızı Dilan Deli’yi kaybeden Faik Meczup, şunları söylemiş oldu:
“9 Ekim akşamı egemenlerin ülkeyi sürüklemek istediği kaosun ortamından çekmek için adaletsizliğe, hukuksuzluğa ve zulme ‘dur’ demek için yüz binler Ankara’ya akın etmiştik. Yoldaşlarım ve canım kızım Dicle ile birlikte yürüyüşe katılmıştık. Daha evvel Ankara’da düzenlenen etkinliklere katılmaya gittiğimizde çeşitli engellemelerle karşılaştık. ‘niçin bu engellemediniz’ dedik. 9 Ekim akşamı İstanbul’dan Ankara’ya gidinceye kadar rastgele bir engelleme ile karşılaşmadık. Oysa o alanı bizler için boşaltmışlar. Asli vazifeleri bulunmasına karşın güvenlik önlemleri alınmamıştı.
“Tek bir güvenlik gorevlisini goremedik”
Devlet, yurttaşların güvenliğini sağlamakla yükümlü lakin, maalesef o alan boşaltmıştı. Tek bir güvenlik gorevlisini nazaranmedik. ‘Güvenliğimizi sağlaması gerekenler patlamadan daha sonra üzerimize kimyasal gaz sıktı. Patlama daha sonrası güvenlik nazaranvlilerinin patlamanın olduğu alana geldi. Patlama daha sonrası ‘Süpürün’ talimatı verildi.
Güvenliği sağlaması gerekenler kimyasal gazlarla, plastik mermilerle üzerimize saldırdılar. Birfazlaca arkadaşımız aslına bakarsan nabzı atmadığı için güvenlik güçlerinin üzerlerine boşalttığı kimyasal gazlardan dolayı hayatını kaybettiler. Bu niçinle onlar da DEAŞ katilleri üzere bu katliamdan sorumludurlar.
“Katliama paydaşlık edenleri yargının önüne çıkartmadı”
Yollar bize açıldığı üzere DEAŞ katillerine de açılmıştı. DEAŞ’ın katilleri binlerce kilometreden ellerini kollarını sallayarak ülkenin başşehrine gelmişti. Bizi tuzağa çekmişlerdi dostlar. Patlamanın olduğu alana hastaneler 500-600 metre uzaklıktaydı. Ancak ambulanslar yarım saat daha sonra patlamanın yaşandığı alana geldi. Bu süreçten daha sonra arkadaşlarımız hakkında soruşturma açıldı, tehditler savuruldu. Ne yasımızı tutmamıza ne de cenazelerimizin rahat gömmemize müsaade edildi.
Ankara’da 17’inci duruşma yapıldı. Tüm davetlerimize, taleplerimize karşın bu katliamın açığa çıkartılması için, katliama paydaşlık edenleri yargının önüne çıkartmadı. Hala bir polis memuru kanaatini bildirmesi açısından gördüklerini adalete yardımcı olabilmesi açısından mahkemeye çıkaramadık. Bu katliamdan birinci dereceden İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Sıhhat Bakanı, Ulusal İstihbarat Teşkilat (MİT), Ankara Valisi, Emniyet Genel Müdürü, Ankara Emniyet Müdürü teğe bir sorumludur.
“Ülkemiz siyasi tarihinin en yırtıcı katliamının, 2015 yılı 10 Ekim’inin üzerinden 7 yıl geçti”
DİSK, KESK, TMMOB VE TTB ismine ortak basın açıklamasını okuyan İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ertuğrul Oruç, şöyleki konuştu:
“Ankara Gar’ı önünde katledilen 104 arkadaşımızın hesabını soracak, her seçim öncesi tezgahlanan bu katliamcı siyaset taktiklerine geçit vermeyeceğiz. Attığımız twitten, söylemiş olduğimiz kelama kadar her adımımızı izleyen, polis devleti uygulamalarını üniversitelerden işyerlerine kadar her yerde yaygınlaştıran, basın açıklamalarını engelleyip, konserleri yasaklayarak herkese ve her şeye müdahale eden AKP iktidarının hesabını vermediği, ülkemiz siyasi tarihinin en yabanî katliamının, 2015 yılı 10 Ekim’inin üzerinden 7 yıl geçti.
“AKP’nin iktidarı kaybetmemek için katliam dâhil her şeyi göze alabileceğinin açığa çıktığı kanlı gün”
Bugün 10 Ekim; seçim sonuçlarını, halkın oy tercihini beğenmeyenlerin kontrgerilla biçimlerini devreye sokarak seçim öncesi toplumdaki kaygıyı yayma ve muhalifleri sindirme gayeli bir katliamı Ankara’nın ortasında gerçekleştirebildiğinin, AKP’nin iktidarı kaybetmemek için katliam dâhil her şeyi göze alabileceğinin açığa çıktığı kanlı gün… Darbe periyotlarında pervasızlaşan, azaplardan, cezaevi katliamlarına uzanan, seçim devri bombalı katliamlarla olağan günlerde ve tevekkülle karşılanması beklenen personel vefatlarıyla, bayan cinayetleriyle mevt ve dehşet saçan tüm bu siyasetlere karşı çabaya devam edeceğimizi ilan ediyoruz.
“Azmettiren planlayan, koruyan ve kollayanlardan da hesap soracağız”
Uyarıyoruz. Ülkemiz yeni bir seçim sürecine bir daha siyasal ve ekonomik krizle girmiş durumda. Sermaye sınıfının çıkarını önceleyen partilerin, yandaş medyanın, partili polis ve yargı sisteminin, dinin siyasallaştırılmasının ve ırkçı milliyetçi telaffuzların yetmediği periyotlarda siyasi suikastlara, katliamlara başvurmayı, ülkemizin bedelli aydınlarını, gazetecilerini, sendikacılarını, gençlerini katletmeyi alışkanlık haline getirenleri uyarıyoruz. Arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin yoldaşlarımızın hayatını sizin algı yaratma provokasyonlarınıza alet etmeyecek, yalnızca fail olarak kullanılan IŞİD’lilerden değil, azmettiren, planlayan, koruyan ve kollayanlardan da hesap soracağız.
“Özgürlük, demokrasi ve barış taleplerini içeren sınıf hengamesini öne çıkarabilmeliyiz”
Bu niçinle, katledilen arkadaşlarımıza sahip çıkmanın en hoş ve en manalı yolu tekrar bu ülkede bu biçimdesi katliamların yaşanmasını engellemekten geçiyor. Bu çeşit provokasyonları hiç kimsenin aklından geçiremediği, niyetlenenlerin heveslerinin kursaklarında kalacağı, faillerin azmettiricileri ile birlikte en ağır cezalara çarptırılacağı bir toplumsal refleksi ve kararlılığı büyütmek zorundayız.
Aydınların, gençlerin, personellerin meyyit vücutları üzerinden toplumdaki endişe, dert ve otoriteye sığınma eğilimini körükleyerek maksadına ulaşmaya çalışan bu anlayışa karşı, yoksulluğun, emek sömürüsünün, eril ayrımcılığın yeni sonuçlarını ve daha fazla özgürlük, demokrasi ve barış taleplerini içeren sınıf hengamesini öne çıkarabilmeliyiz.”